DEMOKRASİLERDE YURTTAŞ SORUMLULUĞU

 

 

 

 

 

DEMOKRASİLERDE YURTTAŞ SORUMLULUĞU

BELEDİYE başkanlarının mutat ziyaretçileri, başkanın kapısını sık sık çalabilir ve bu hâl önemsiz gibi görünür. Önemli olmamasına rağmen, ziyaretçi stili:(Üslup, biçim, tarz) açısından başkanın tahammül sınırlarını ne kadar zorladığını tahmin etmekte zordur. Çünkü başkan hiçbir zaman: "Yav çok sık gelip gidiyorsunuz ve bir türlü işe konsantre olamıyorum ve yanı sıra diğer yurttaşlarla görüşemiyorum." Demez.

ANCAK, misafirperverliğe özen gösterilmesi ise, nezaket gereği bir zorunluluktur ve bunu her yurttaşın bilmesi gerekir. Bu arada, yerel yöneticinin ilçedeki pek çok sorumluluğun sahibesi/sahibi durumunda olması ve bu özel durum göz önüne alındığında, bazı sohbet ziyaretlerinin veya boşa geçirilen zamanın uzun süreli hâli ile ilçe sorunlarının çözümünü öteleyip, erteleyecek kadar ileri götürülmesi, dikkat edilmesi gereken bir diğer hassas durumdur. Misafirlerin bu hassasiyeti her an hatırlamaları önem arz eder! Aşırı zaman kaybettiren ziyaretler, bu açıdan zararlı hale dönüşebileceği gibi, performans kaybına neden olabileceği unutulmamalıdır! Yurttaş olarak, bu tür düşünceleri akılda tutup, makamı meşgul etmemek, yurtseverliğin ve insani sorumluluğun temelindeki inceliktir, mükemmel kişiliğin esasını oluşturur.

MİSAFİRLER, genelde çeşitli kategorilere ayrılır. "Hayır ayrılmaz! Makam herkese, her an açıktır" denilirse ki böyle denilir, ama uygulamasına gelince mutlaka ayıklanır, sınıflandırılır. Zira öncelikli acil görüşmeler vardır, öne alınmak zorundadır, hayır diye yanıtlanması, bir zorunluluktur. Zira oturulan makam; miras yolu ile dededen, babaya babadan, aile içinde sırası gelenin oturmasına göre düzenlenmediğinden, makamın herkese açık olduğunun belirtilmesi demokrasinin bir gereğidir.

ANCAK ziyaretler; alışkanlık haline getirilir, aklına gelenin işi olanın/olmayanın, herhangi bir sorunu, belediye başkanına bizatihi arz etmek istediğini, bizzat başkanla görüş alış verişinde bulunmasının kabul edilmesindeki ısrarı ve zorlaması, sonuçta rahatsız edici hâl alır.

ÇÜNKÜ bazen karşınıza, aklı başında görünüp; oturup kalkmasını bilmeyen, ağzından çıkanı kontrol edemeyen, iyi ve kötüyü ayırt etmekte zorlanan, yanlış bildiğini doğru sanıp, beyhude konuşan birinin, misafir olması mümkündür. Böyle bir durumda, tahammülü ve sınırları zorlayan hâl ve hareketlerin sona erdirilmesi ve başkanın bir başka odaya alınması için, özel kalemin -taktik toplantı- bahanesi devreye sokulur,  bu tür bir misafirden kurtulmak ancak böyle mümkün olur ve bu bir zorunluluktur... Ancak öte taraftan resmi görüşmeler, belediye ile ilgili çalışmalar ve programa alınmış yatırım görüşmeleri gibi ayrıcalıklı toplantılar, belirtildiği gibi diğer sıradan görüşme taleplerinin önüne alınmıştır.

NETİCETEN; seçilmişler, yurttaşa sürekli tebessüm eden bir yüzle bakmaları, ona veya onlara samimi davranmaları, ayak üstüde olsa, kısacık hâl hatır sormaları, gerçekleştirilebilecek bir isteğin olup olmadığını görevliye not aldırmaları, kurala bağlı olmayan diğer zorunluluklardandır.

(1950'lili yılların parlamenterleri, genellikle o yılların çok tüketilen -YENİCE- marka sigara paketinin arkasına, yurttaşın isteklerini not ettikleri, paketteki sigaralar tüketildikten sonra, kabın çöpe atıldığı, alaylı dille anlatılırdı. Bunu hep hatırlarız.)

GEÇMİŞ yıllarda, yurttaşın istemleri; herkes tarafından bilinir  ve seçenle, seçilen arasında, -Kırıp dökmeden; üzmeden, üzülmeden ve süzgüden süzülmeden vaziyetin idare edilmesi şeklinde gerçekleşirdi- Seçilen gönül alır, seçen ise talebinin %100 hallolacağını sanırdı! Gerçi siyasetçi bu konularda, ince eğirip sık dokumayı herkesten daha iyi bilirdi, çünkü siyasetin ustasıydı! -Acaba ustası mıydı?- Siyaset özet olarak, kısa anlamı ile: (Politik süreçleri, devlet yapılarını, uluslararası ilişkileri ve siyasi ideolojileri inceleyen, bir disiplindir.)diye tanımlanıyor.

MAKAM KOLTUĞU; malumunuz olduğu üzere, seçildikten sonra oturulan bir koltuktur. Bence o koltuğa oturabilmek, kabul etmek gerekir ki, her genç ana'nın veya her genç babayiğidin haddi değildir!

KATEGORİDEKİ misafirin önemine gelince. Bendenize göre misafirin önemlisi seçim yaklaşıyorsa, yerel misafirdir.(Ama tadını kaçırmazsa) Niye öyledir? Zira yıllar geçip, göz açıp kapayıncaya kadar seçim zamanının geliverdiği görülür. Mevcut başkanın, Çarşı/Pazar ziyaretleri sırasında, zaten zorunlu gülümseme, hal hatır sormanın başlandığı zamandır, seçimin yaklaşmakta olduğunun habercisidir. Hatta mevcut başkan yeniden aday olduğunda; içinden, kimselere belli etmeden: "Offf, ayol, makama daha dün oturdum gibi sanki, gene mi seçim? Ayyy!" diye mırıldandığı an'lar olur; ama kimse bilmez, duymaz ve görmez. Çünkü yorgunluk zaman içinde canını burnuna getirmiştir. Hatta eve gelip, divana uzandığında, dinlenirken: "Nasıl geçti habersiz, o güzelim yıllarım" diye başlayan şarkıyı anımsaması, mümkündür.

YORGUNLUĞUNU evine geldiğinde, hisseder. Çocuğu ile ilgilenmek için ayırdığı zaman başkan değil, çocuğu yetersiz bulur. Bazen: "Anne yavv" diye herhangi bir sorununun anlatımı için başlatacağı yakınmalarında, dikkat kesilir. İşte o zaman adayın iki arada, bir derede kaldığı zamandır. Ama tüm bu yorgunluklar, sıkıntılar, seçilme sürecinin başlangıcında; aday olmak için koşuşturulan günlerde, hedefe ulaşma ve yarışı kazanma yönteminin başlangıcında fark edilmez.

AMA köprüden geçtikten sonra -Allah Kerim-(!) diyebilir. Çünkü önünde -5- yıl gibi uzun görünen bir zaman dilimi vardır. O beş yılda köprünün altından çok sular akar. Ama karşınızdaki seçmeni; seçim sonrası dikkate almamak, yasal olmayan talebini reddetmek durumunda kalabilir, tekrar görüşme istemini uzak bir tarihe erteleyebilir, bazen: -çok meşgul veya toplantıda- olduğunu, özel kalemle- duyurabilir, Bakanlıktan misafirlerin geldiğini, bir süre  programın dolu olduğunu, ancak işlerin olumlu yönde ilerlediği an itibarı ile ve en kısa zamanda, arayacağını; belki sınıf arkadaşı olan meslektaşına, belki üniversitedeki hocasına, belki ilkokuldaki öğretmenine, belki yanlışlıkla ve sinirli haliyle, suları neden kestiğini soran yaşlı hanıma -Hemen ilgileneceğini- görevliler aracılığı ile bildirir. Bunlar koltuğun, kâh tebessüm ettiren kolaylıkları, kâh asabı bozan zorluklarıdır. Buna karşın, yaşamın belli süresinden sonra, deneyimlerinize güvenerek milletvekili adayı olacağınız varsayılabilir. Hem neden olmasın?

BU arada Sayın Başkana küçük bir hususu hatırlatmak istiyorum. 70 yıldır gördüğüm; kimi rahmetli olan, kimi yaşayan Sayın belediye başkanları, sıcak yaz sabahlarında şehrin ana caddelerini, -belediyecilerin ağzı- ile: (Prestij caddelerini, arazözle sular yıkatırdı. Yani, sözüm ona: Şehrimize gelen veya geçen yabancı, yıkanmış caddeleri bulvarları gördüğünde: "Ayol ne kadar temiz bir şehir, burası? Bayıldım, bayıldım. Ne çalışkan bir belediye var bu şehirde? Faruk, hayatım! Bu şehre taşınalım mı, inanır mısın vallahi şehre hayran oldum, sen ne diyorsun?) sorusu ile gerek merkez ilçe ve gerekse Büyükşehir belediyesi için, il merkezinden misafireten geçen yurttaşta, an itibarı oluşan hayranlık belirtileridir, bu sözler.

ŞUNA inanıyorum ki gelecek Yaz ayları çok sıcak olacak! Özellikle kuraklık ayları ilimizde acaba hükmünü nasıl sürdürecek bilemiyorum! Çünkü kuraklık ve su sorunu ilimiz için olabildiğinden de, önemli bir sorun. Yasalar, kırsalda yaşayan yurttaşın tapulu mülkündeki ağacını izin almadan kesemezken, aynı yurttaş, tarlasının istediği yerinde artezyenle, varsa su çıkarabiliyor(!)  Bu duruma: -Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu- denir. Ama ileride yeraltı suları da tükenecektir. Tanrı; bakarsınız tasarruflu kullanılmayan suyun, kaynağını kurutuverir. Ondan sonra: "Yağdır mevlâm su" diye gökyüzüne ellerinizi açar yalvarırsınız... Yağmur ve Kar yeterince yağmazsa ve insan masum doğayı, olabildiğince hoyrat kullanırsa, yaşamı sıkıntılı geçer! Ayrıca şehirdeki içme suyunu, sulama suyu gibi harcamanın bedeli, Doğa tarafından pahalıya ödetilir!

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI