DİLERİM HAYIRLARA VESİLE OLUR

 DİLERİM HAYIRLARA VESİLE OLUR

Geçen Yaz gününün bir sabahında, evden çıkmak üzere iken, kapı zili çaldı. Saat: 09.00 suları. Açtım, genç bir şahıs elinde, üzerinde majüskül harflerle ismim yazılı zarfı uzattı, aldım ve şahsa: "Nedir bu?" diye sordum, yanıt: "Efendim içeriğini bilmiyorum, beyefendi gönderdi" deyip gitti. Zarfı tedbirle açtım, okudum bu bir davetti. Yaşadığım şehirden uzak, deniz kıyısında bir yer. "Allahallah" diye mırıldanıp, kapıyı kapattım. Çünkü davetiyeyi gönderen şahsı tanımıyordum. Ancak davete icabet etmemin kendisini çok sevindireceğini, memnuniyetin sadece kendisi ile sınırlı kalmayıp, diğer konukları da mutlu edeceği yazılmıştı. Davetiyede yazılı telefonla, katılıp katılamayacağımın bildirilmesi halinde, özel bir otomobilin evden alacağını, ayrıca belirtiliyordu. Netice olarak, gerek davet eden kişiyi ve gerekse gideceğim yerin neresi olduğunu merak ettiğimden, bir gün evvel telefonu aradım.

Radyofonik sesli bir hanım: "Merhaba Bedri bey!" Deyince, Acaba yanlış bir yeri,  beni tanıyan birini mi aradım da, kimsiniz demeden tanıdı diye biraz şaşkınlık yaşadım. Telefondaki ses, hemen konuya girdi: "Bedri bey, sizi alacak özel otomobilin plaka numarası(...) ve sürücünün ismi(...) Deyip not almamı istedi. Nihayet otomobil o gün öğleyin saat:14.00 geldi, plakasını ve şoförün ismini eşime bıraktım. Arka koltuğa oturdum ve yola çıktık, 3-5 Km. sonra, sürücüye: "Söyle bakalım nereye gidiyoruz?" Diye sorunca: "Efendim ben bir şey söyleyemem, özür dilerim." Diye yanıtladı ve devam etti: ".eğer herhangi bir şüphe içindeyseniz, şu an polisi arayabilirsiniz." Deyince, güven içinde olduğumu anladım.

150 dakika sonra, bir yere geldik ki, ilk görüntü harika bir yer oluşu. Bahçeye, şık ve heybetli ferforje bir kapıdan giriliyordu. Etrafı yüksek duvarlarla çevrili alana giriş, insanı etkiliyordu. Alan çok büyüktü, çiçekler, ağaçlar ve çevre inanılmayacak kadar renkli ve yeşildi. Etrafınıza baktığınızda, içinizde huzur hissediyordunuz ve bu huzuruda adeta yaşıyordunuz. Alanın ortasında Gotik tarz bir havuz ve tam karşıda Neoklasik mimari özellikleri yansıtan büyük bir konut dikkat çekiyordu. Bunları görünce iç çektim: "Eyyy yüce Tanrım! Ben senin kulunum, bu Cennette yaşayanda kulun! Neden ona varda bana yok?" Diyesim geldi, ama söyleyemedim. Olura: "Sana ne? İstediğimi istediğim yerde yaşatırım, hiçbir kul'uma da sormam!" Deyiverir diye düşündüm.

Etrafa hayranlık ve şaşkınlıkla bakarken, hemen yanımda bitiveren, görevli: "Efendim sizi beyefendiye götüreceğim" Deyince, içimden: "Hah tamam! Şimdi şu beyefendi kimmiş bir görelim bakalım" diye geçirdim. Çiçeklerin, yeşilliklerin ve ağaçların arasından yürüyerek, küçük meydana geldik. Karşıda şık kıyafetli, 60 yaşlarında bir beyefendi, heykel gibi dikilmiş bekliyordu. Hiç görmediğim, hiç tanımadığım, biri. Gene içimden: "Allahallaaah, buda kim?" Diyerek yanaştım ve uzattığı elini sıkarak "Merhaba" dedim. Ama aklımdaki soru, "Bu adam, beni niye düğüne davet etti?" Diyordu: "Bedri bey! Hoş geldiniz, şeref verdiniz, memnuniyetimi bildirmeme izin veriniz" deyince, nezakete hayran oldum. Ve tabii, hemen: "O şeref bendenize ait, bende davetinize icabet etmekten onur duyduğumu bilmenizi isterim, çok teşekkür ederim" Diye yanıtladım. Ama şaşkınlık içindeyim. Ev sahibi: "Şöyle buyurun efendim, biraz sonra göreceğiniz manzara sizi oldukça şaşırtacaktır, buna hazır olun!" Deyince bir tuhaf oldum. İçimden: "Hayırdır inşallah" deme ihtiyacı hissettim. Çünkü irkildim! İçimden Tanrı'ya dua etmeye başladım. Biraz daha ileride orkestra, bir halk ezgisini(Gesi Bağları) enstrümantal olarak çalıyordu. Ne tesadüftür ki, çok beğendiğim, zevkle dinlediğim bir türküydü.

Evin sahibi ile yeşillikler ve daha önce hiçbir yerde görmediğim çiçekler arasından yürüyorduk. Bir süre sonra büyük çim alana geldik, ancak biz iki kişi sarmaşıklardan görünmüyorduk. Görünen manzara şu idi: Tam ortada bir masa ve bu masada karşılıklı oturup konuşan iki kişi! Her ikisinide tanıyordum ve görür görmez: A-a! deyip kaldım.

Konuşan bu iki kişinin arkasında da, altışar kişilik grup oturuyordu ve  onlarıda tanıyordum. Ancak gelin görün ki, şaşkınlıktan heyecanlandığım için tansiyonum yükseldi. Çünkü ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemiyordum.

Ev sahibine dönüp: "Beyefendi söyler misiniz ben hangi sıfatla, buradayım? Beni davet etmenizin gerekçesi nedir? İki lider bir araya gelmiş konuşuyor, gerçi görünce küçük dilimi yutacaktım. Ama benim burada ne işim var?" Diye sorduğumda: "Bedri bey sakin olun, sizin burada olmanızdan mutluyuz" Dedi. "İyide, bu mutluluğunuzun dayanağı nedir, niye buradayım. Ben sıradan, herhangi bir yurttaşım. Üstelik sizide tanımıyorum, düğüne geldim sanıyordum! Lütfen beni evime döndürünüz" diye öfkelenince, ev sahibi: "Bedri bey bakınız! Sayın Liderler ülkenin geleceği için buradalar. Basından gizli olarak düzenlen bu toplantı için, sizin görgü tanığı olmanızı düşündüm. Liderlerin maalesef bundan haberi yok. Deyince gelenler geldi!: "Allahallaaah! Vallahi şimdi fıttırıyorum. Siz bir oyun mu oynuyorsunuz Allahaşkına? Şaka programı filan mı, çekiliyor? Lütfen beni evime götürün!" Diye yüksek sesle bağırdım.

O anda, eşim yatakta sıçrayarak: "Ne oldu, ayol niye bağırıyorsun? Yüreğimi ağzıma getirdin! İnsan Sabahın üç'ünde böyle bağırır mı?" Deyince kalktım, mutfağa gittim, hanımda arkamdan geldi ve rüyayı ona anlattım. O ara bir şeyler atıştırdım ve kendi kendime: "Tanrı'm, rüya hayırlı günlere vesile olur inşallah" Dedim, ama sonra artık uyuyamadım.

YAZARIN DİĞER YAZILARI