DURUM İÇLER ACISI
Eli kelepçeli genç erkek, Jandarma nezaretinden çıkarılıp, yargılanmak üzere mevcutlu olarak mahkemeye götürülürken, köyden gelen mağdur genç kız; babası, annesi, bir/iki yakını, zanlının arkasından adliyeye girdi. Çocukken merak eder bakardım. Suç: Kız kaçırma. Daha sonra 1960'lı yılların yaz tatillerinde, yerel bir gazetenin muhabirliğini yaparken, duruşmaları izleyip haberleştirir, ilginç ifadelere dikkat kesilirdim. Hâkim, mağdur kız'a: ".şu adama bak bakalım! Onu tanıyor musun? Genç kız: "Tanııyon" Hakim: "Seni, bu adam mı kaçırdı?" sorusuna genç kız, yerel ağızla: "Yo-o, gendim gaçdım. Bunun bi, gabiyeti yok!" Deyince, salondaki birkaç kişinin gülmesi, hakimin uyarısına neden olurdu.
Yıllar her zamanki gibi, gelip geçti. Emekli olunca, hemen daktiloyu önüme aldım. Köşe yazarken, gazete sahipleri ve muhabir arkadaşlar, bilgisayarla yazmamı ısrarla önerirdi. Önce, daktilo diye diktirdim, ama sonunda tavsiyeleri dikkate almak zorunda kaldım.
Şimdi gelelim içinde bulunduğumuz zamana. Kısıtlama günleri, okumak ve yazmak için iyi bir fırsat oluşturdu. Ama bilgisayar karşısında uzun süre kalmak, yorgun gözleri daha da yorduğundan, ara sıra kalkıp diğer odada, eşimin izlediği programı bir süre seyrediyordum. Program sosyal bir sorun, bir sosyal facia, inanılması güç olaylar ve insanın kanını donduran gelişmeler manzumesiydi!
Bir bölümde, milyonlarca kişi ile birlikte olayı izledim: Evli ve iki çocuklu kadın, sosyal medya aracılığı ile yeni tanıştığı, ama kimliği hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığı, ancak "Sevgilim" diye açıkladığı bir erkeğe kaçıyor. Kaçarken kocasına, çocukların bakım ve yetiştirilmesi ile ilgili yazılı talimat bırakıyor(!) ve çekip gidiyor. Eski yıllarda yaşlılar, yayla kahvelerinde sohbet ederken yeri gelince şunu söylerdi: ".biz göremeyiz ama gelecekte, millet bina ile zinayı konuşacak." Bu cümleyi hafızama gayriciddi şekilde nakşetmiştim. Ne tesadüftür ki, inşaat sektörü hız kesmeden çalışıyor. İnsan ilişkilerinde ise; ahlaki değerler dumura uğramış, aklımıza gelmeyen ve hayalini bile kuramayacağımız birliktelikler yaşanıyor. Günümüz yaşlıları, yani bizler ve milyonlarca aklı başında yurttaş, bu tür bir ilişki tarzını, geçmişte hiç yaşamadı.(Yaşansa idi, fısıltı gazetesi mutlaka haberdar ederdi.) Bu olaylar genellikle kırsal kesimde ve kapalı toplumlarda gelişerek hız kaydediyor.(Nedenini uzmanlar biliyordur)
.ve o kadın, hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığı kişi ile birlikte yaşam sürecini başlatıyor. Bu arada sevgilisinden bir bebek sahibi oluyor. Aradan belli bir süre geçiyor, aynı kadın sevgilisi ile yaşarken, bir başka kişi ile tanışıp görüşüyor ve birlikte oluyor ve bu görüşmeden de, bir bebek doğuruyor! Resmi eş, programa müracaat edip, eşinin bulunmasını ve boşanmak istediğini bildiriyor. Yapımcılar her zamanki gibi, olaya çok çabuk el koyuyor, müdahil oluyor ve program sürerken telefon bağlantıları ile herkesin izlediği ve duyduğu tartışmalar başlıyor. Ancak olay kadın, öyle çok konuşuyor ki, yaygaracı hali ile soru almak istemediğini belli ediyor!
Geçelim bir başka gün, bir başka programa. Genç kız, sosyal medya aracılığı ile evli bir erkekle tanışıyor. İki çocuklu ve kendinden büyük bir şahısla, görüşüp, nihayetinde buluşuyor. Erkek, eşi genç olmasına rağmen tanıştığı kızı, kuma(Moğolca) ikinci karısı olarak evine alıyor. Erkek çalışmıyor! Babasının verdiği harçlıkla karnını/karınlarını doyuruyor/doyuruyorlar!!! Genç kız, bu şartlarda yaşanan bir evde, erkeğin 2nci kadını olarak yaşamayı, kabul ediyor!
Bir diğer programda ise orta yaş grubundan, eşleri ve çocukları olan evli iki kadın. Sosyal medyadan tanıştıkları bir şahsa, birlikte kaçıyor. Kadınlardan biri, şahsın sevgilisi olarak giderken, diğeri bu ilişkinin tanığı olduğu ve ilişkiyi bildiği halde, önlemediği arkadaşı ile birlikte hareket ettiği, durumu ailesinden gizlediği, böylece ilişkide dahli olduğunun ortaya çıkması halinde, sonuçlarının kendisine zarar vereceğini, bu nedenle birlikte gitmenin bir kurtuluş olduğunu düşünüyor(!)
Arkası bitip tükenmeyen dizi film benzeri bu olaylara, çekirdek aile yapısının bozulmasına, Devlet müdahale etmelidir! Bu olaylar utanç verici bir hal almıştır, rezalettir. Çünkü Türk aile yapısı, bu tür sorunların getirdiği tehlikeler karşısında sarsılmaktadır. Bu gibi insanların, çıktıkları meçhul yolculukta, nelerle karşılaşacaklarını yeterince düşünmemeleri nedeniyle, yaşadıkları pervasız macerayı, Allah ve din inancı bile önleyememektedir!
İyi ki, böyle bir TV programı var ve bu sayede ülkedeki sosyal deprem ve bu depremin altında kalanları kurtarma çabaları, her gün izlenmektedir. Bu ve buna mümasil programlar, temel yapının çok kötü bir durumla karşı karşıya kaldığını açık seçik gösteriyor. Devletin bu depreme, asla bigâne kalmayacağını düşünüyorum.
Bu programa gelince. Mutfağına, milyonlarca lira sarf edilerek; onlarca personel çalıştırmak yanı sıra teknolojik, elektronik ve motorlu araç/gereç ile stüdyo kiralamak, güçlü bir organizasyon ve koordinasyonu gerektirmektedir. Bitmedi; yurttaşın sorunlarını irdeleyip, delilleri ve bilgilerini toplamak, tarafları stüdyoya getirerek, misafir etmek, program olarak ekrana taşımak ve canlı yayın yaparak, kamuoyuna sunmak ve izlenmesini sağlamak ne tarafından bakılırsa bakılsın, bir büyük tahribin onarılmasındaki emeği ve külfeti içeriyor.