EN DÜŞÜK MEMUR-GAZ VE SU


Rastladığım bir hemşerimle sohbet etmek için oturduğum; gölgesi koyu, çayı demli, kahvesi köpüklü bir bahçede güzel bir gün yaşıyordum! (Bir ara aklıma geliverdi. Gençlik yıllarımızda, yayla kahvelerinin bazılarındaki yaşlı ve nüktedan müdavimler, kahvesini sipariş ederken, yerel ağızla: "Memeeed! Gayfanın üsdünden, topal keme(Fare) yörüsün!" diye koyu ve kalın köpükle ilgili hatırlatmasını, yapardı) Hey gidi yıllar.

BAHÇE, YAZ GÜNÜ ÇOK GÜZEL BİR GÖRÜNTÜ İÇİNDEYDİ

"Tam; keyfime, zevkime ve huzurla oturmama uygun bir yerdi. Masasına yaklaştığım hemşeriyi, daha önceden tam anlamıyla tanımıyordum, ne iş yaptığını, geçimini nasıl sağladığını bilmiyor, ama her karşılaşmamızda merhabalaşıp, birbirimize hâl hatır soruyorduk. Masasına oturunca, tebessümle karşıladı. İlk kez birlikte kahve içecektik. Klasik konuşmalar ve sorularla geçen süreçten sonra: Hemşerimizin, bir başka il'den 1960'da geldiğini, şehrimize yerleştiğini, artık şehrimizin yerlisi olduğunu belirtip, dostane bir sohbete başladık. Nasıl hemşehri olduğunu öğrenme fırsatını, o sohbette buldum.

YAPTIĞI İŞİ BİLMİYORDUM

Hangi işle iştigal ettiğini sordum, "Vallaa, ne iş olsa yaparım, elimden her iş gelir." dediğinden, biraz içi boş tenekeye benzettim. Ama bir müddet sonra: "Son birkaç yıldır arsa alıp; iki katlı, havuzlu, Güneş panelleri ile enerji ihtiyacını karşılayan, şebeke suyu kullanan, önünden asfalt yol geçen, konutlar yapıp sattığını söyledikten sonra, bu memleket bereketli bir memleket." Deyince, tenekenin içinin dolu olduğu anlaşılıyordu. Konuştukça, şahsın şehrimizi ve çevresini epey gezip gördüğünü, konutları şehrin dışında yerlere yaptığını öğrendim. Ancak bu yerler, mücavir alan içinde mi, dışında mı kalıyordu, merakımı mucip olmuştu.

ŞEHİR MERKEZİNDEN UZAK 

Çünkü anlatılan alan, şehirden uzak, Jandarma denetiminde olduğunu sandığım bölgeler, dağ başı denmese de şehir merkezinden ırakta. Yani şehir dışında yerler. Oralara, inzivaya çekilen ve bu tarzla yaşamayı seçen insanlar için biçilmiş kaftan denilebilir. Çünkü konu/komşu olmadan nasıl yaşanır, acil durum karşısında zamanla nasıl yarışılır, merak ediyorum? Bölgede asayiş olaylarına hiç rastlanmamakla birlikte, fevkalade önemli bir sağlık sorununun yaşanma anında, müdahalenin hangi hızla gerçekleşeceği de önemli bir konu. Neyse. Bu durumları orada ikamet edenler düşünmüşlerdir herhalde.

EN DÜŞÜK MEMUR

Geçen hafta, yine bir başka koyu gölgeli şirin bir yerde otururken, müşterilerden biri, oturduğu yerden, yanıma gelerek: "Yav ağabey, en düşük memur, şu kadar maaş alacak falan filan diyorlar ya, alt kademelerde çalışanlara en düşük memur demeleri vallaa çok ayıp kaçıyor! Şahıs yanlış mı yapmış? Yapmışsa o zaman ne işi var memurlukta, tutun kulağından atın! Eğer bir kabahati yoksa adamcağız alt kademede çalışıyor diye, düşük memur deniyorsa hakikaten çok ayıp. Koca bir devlete bu yakışmıyor! Bu söz devletin söyleyeceği bir söz değil! Yani çok ayıp

 bi şey! Düşük memur diye nasıl söylenir? Be ağbem!" deyip sözlerini bitirince: "Anlatayım" dedim.

EN AZ MAAŞ ALAN MEMUR

"En düşük memur" denildiğinde -Düşük- sözcüğü bir sıfattır. Sıfatlar isimlerden önce gelerek, onların daha iyi tanıtılması için; sayı, renk, durum, hareket, biçim, yer, işaret ve soru yönlerinden tamamlar, onları nitelendirerek belirtir. Örneğin:

1-    İsim olarak: Yaşayabilecek duruma gelmeden doğan yavru, düşük diye tanımlanır.

2-    Sıfat olarak: Aşağıya doğru düşmüş, sarkmışa: -Düşük- denir.

3-    Sıfat olarak -Az- olan herhangi bir şey, mesela: - Düşük ücret-

4-    Sıfat olarak düşük: Dilbilgisi kurallarına uymayan

En düşük memur veya emekli denildiği zaman, kişilerin; aşağılanması, küçük görülmesi, onurunun rencide edilmesi demek değildir. "Düşük" denilirken, alacağı ücret belirtilmektedir! Yurttaşa, durumu anlatmayı becerebildim mi bilmiyorum. Dilerim anlaşılmıştır.

YAZ GEÇECEK KALORİFERLER YANACAK FATURALAR ARTACAK

Ara başlığı görünce belki, içinizden: "Yahu dur! Allahaşkına, daha Yaz'a yeni giriyoruz, amma acelecisin haa! Şimdiden Kış'ı aklımıza sokup, Yaz'ı burnumuzdan mı getireceksin?" diye mırıldandığınızı duyar gibiyim. Ancak Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Fatih Birol, BBC'ye enerji piyasasındaki son gelişmeleri değerlendirdi. Ukrayna'daki savaş, Batı'nın Rusya'ya yönelik yaptırımları ve Rusya'nın Avrupa'ya gaz ihracatını düşürmesi ile bir enerji krizi yaşandığını hatırlatan Birol, bu sorunlara Çin ekonomisindeki hızlı toparlanma ile birlikte enerji talebinin artmasını da ekledi. Birol: "Bunun yanı sıra, Kışın sert geçmesi durumunda, doğalgaz fiyatlarında gerçekleşebilecek artış, tüketicileri zor durumda bırakabilecektir!" dedi. Birol, bu nedenle enerji tasarruf yapılmasının şart olduğunu hatırlattı.

HAYATİ ÖNEM ARZ EDEN SU VE KARŞIMIZDAKİ SIKINTI KURAKLIK

Bilindiği gibi NASA, bir süre önce özellikle ilimizle ilgili kuraklık sorununu içeren meteorolojik haritada, söz konusu tehlikeye dikkat çekmiştir. Uzun uzadıya ve detaylı bir şeyler yazmaya gerek duymadan, durumun ne denli ciddi olduğu hususunda dikkatinizi, yeniden çekmek istiyorum.

KURAKLIKLA KARŞI KARŞIYAYIZ SORUN HEMEN KAPIMIZIN ÖNÜNDE

Tehlike: Kuraklık! Dükkânların, apartmanların önünü, otomobillerinizi, şimdilik kaydıyla gürül gürül akan su ile ve sıklıkla yıkamayın! -Özellikle depoda var- diye güvenmeyin, çünkü depoların suyunun bir günde bitebileceğini, kesinti nedeniyle dolmayabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Suyun damlasının; böyle bir durum karşısında, tasarrufu olağanüstü önem arz ediyor! Mevsim nedeni ile 5O dereceye yükselecek sıcaklarda 3-4 gün suların kesilebileceğini varsayarak, sorunu lütfen hafife almayın. Halkımızın bir deyişini hatırladım. Böyle zamanlarda bazılarının yiğitlik duyguları depreşir ve: "Biz neler gördük! Neler geçirdik böyle şeyler bize, vız gelir tırıs gider." Diyerek kendini avutur. Ama kuraklığı Afrika çöllerinde bilirdik, çünkü hiç yaşamadık. Tanrı, beteri doğa olaylarından korur inşallah.       

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI