FİTİL ATEŞLENMEK İÇİN HAZIR DİYE DÜŞÜNÜYORUM!
Mızıkçı sıfatına haiz biri; arkadaşınız, komşunuz, tanıdığınız veya yakınınızsa, Tanrı yardımcınız olsun. Çünkü mızıkçı insan durduğu yerde, hiç yoktan bir neden bulur, problem yaşatır. Sustan-Pustan anlamaz! Al şunu kes sesini, deseniz almaz, ver deseniz vermez, 2x2 kaç eder diye sorsanız, bilmediğinden değil, sırf mızılanmak için "Üç eder" der. Sevinilecek bir teklife; Armut'un sapı var, Üzüm'ün çöpü var bahanesi ile reddeder. Huzursuzluğu ile kendi rahat edemediği gibi çevresinde bulunanlara da rahat vermez. Ne istediğini bilmez, laf-söz dinlemez, biraz ileri gidip: "Kendine gel, bak karışmam, sinirler tepeme çıktı, vallahi şimdi külahları değişiyoruz!" mealinde gözdağı verseniz de, yapacağından geri durmaz!
(Mızıkçı sözcüğü, hem çocuklar, hemde yetişkinler için kullanılır. "Mız" sesinden türetilen bu sözcük, ne olursa olsun yenilgiyi kabul etmeyen kimse anlamına gelir. Sözcüğün literatüre ne zaman girdiği bilinmese de, günümüzde halen kullanılmaktadır. Mızıkçılık oyunbozanlık yapmak, verilen sözden caymak demektir: Örneğin: Ege'de uluslararası antlaşmalara uymamak, yasaklanmış anlaşmaları yok sayarak, adaları silahlandırmak) Gibi. Aslında, herkesin yakınında "Yahu yeter, tamam anladık!" dedirten mız/mız tip veya tipler her zaman vardır! Eğeer mızıkçı bir devlet yönetiyorsa, al başına püsküllü Leyla'yı! Deyip girizgâhı bitirelim ve esas konuya geçelim.
Birlikte Nato üyesi olduğumuz mız/mız komşumuz ülke, iyi komşuluk kurallarına uymuyor, rahat durmuyor, mutlaka bizimle bir sorun yaşamak, hır çıkarmak istiyor! Bu nedenle, yasak olmasına karşın, Ege'de silahlandırmadığı ada kalmadı, hatta uluslararası sözleşmelerle akdedilmiş adada, silahlı tatbikat yapması, işi çığırından çıkarmanın ötesinde, çılgınlığı göze aldığını gösterirken, böyle davranarak yanlışı devam ettirmenin bariz örneğini sergiliyor.
Buna rağmen: "Allah akıl fikir versin" diye dilek gönderiyoruz! Ancak bu dileklerin ve iyi niyetli yaklaşımların sonunu, Tanrı hayırlara çıkarsın!!! Kardeş gibi el ele tutuşmak varken; mızıkçılık yapmanın ve ötesinde, kamplarda teröristleri eğitip komşuya zarar vermenin, Denizdeki biçare göçmenleri ülkemize doğru itip, pek çoğunun ölümüne sebep olmanın vicdansızlığı, acaba komşuya ne kazandırıyor merak ediyorum?
Türkiye; söz anlamaz bu komşusuna, diplomatik çözümler için masaya dönülmesi, konuşup uzlaşmaya varılması çağrısını durmadan tekrarlıyor. Konu ile ilgili dostça tokalaşma davetlerini yinelemekten, artık bıktı usandı! Ama arkadan bir suflör, sufle vererek: "Sakın ha!" diye, uzanan dostluk elinin tutulmasını istemediğini düşünüyorum. Ama bu arada; her zaman olduğu gibi halklar arasında, herhangi bir sorun olmaması ve yaşanmaması sevindiricidir. Halk, acaba politikacılardan daha mı akıllı, merak ediyorum?
Ülke olarak; komplo projelerinin senaristi, yönetmeni ve suflörünü çok iyi tanır, biliriz. Hatta bu komplike yönetmen için ülkemizde, dostluğunu sorgulayan referandum yapılsa, 100 puan üzerinden, 10 puan alabileceği konusunda, şüphem vardır! Çünkü muhterem; her kuyu kazmada taşeron bulmayı, her kazana kepçe olup karıştırmayı, yoğurdu cacık yapmak için, meyvesini tedarik etmeyi çok iyi becerir, hatta üstüne gelebilmiş yoktur!
Her zamanki yönetmenin, değişmeyen politikalarından alışık olduğumuz gibi, çıkarları için müttefikinin birini harcamayı, aynı anda ötekini kucaklama marifetini hiçbir ülke beceremez. Ha, bu arada, eğer çıkarları için uygunsa iki müttefiki birbiri ile karşı karşıya getirmeyi, ustaca kurgular. Yüze karşı iyi niyet içeren tebessümle tokalaşması, hemen arkasından geniş çaplı kuyu kazma işlemini başlatması, çok kereler tanığı olduğumuz gerçeklerdendir.
Yüz yıldır yazılıp/çizildiğini düşündüğüm ve 2023'te uygulamaya konulabileceği ihtimalini varsaydığım senaryonun, doğal dekorları içine ağır silahlar ve malzemelerinin yığılması ile ülkemizin, hem Batı'dan hem Doğu'dan sarmalandığının, açık seçik görülmesi sürpriz değildir! Fitil ateşlenmek için hazırdır, ancak uygun zaman beklenmektedir, diye bir düşünce içindeyim!