HADİ BAKALIM GÖZÜNÜZ AYDIN, ARTIK KAPIDA BEKLİYOR

 

Kader nihayet yüzümüze gülüyor(!) Gülmesine gülüyor, ama diş göstererek gülüyor. Muğla İl'indeki, su kaynakları hiç bitmeyecekmiş gibi kullanıldığından, "Su akar güldür güldür, Allah'ım bu yıl beni yine güldür" dileği ve bu dileğe bağlı, vahşi sulama yöntemi artık iflas etti. Çünkü yeraltı kaynakları süratle tüketildi. Sulama tekniğinin adı: -Vahşi sulamadır- Damlama yöntemi ile sulama tekniğine aklımız pek yatmamıştır. Yatmayınca da, kuraklık karşımıza, eli oraklı Azrail gibi dikilmiş ve nihayet kapımıza kadar gelmiştir. Köşemde konu ile ilgili uyarı yapma sorumluluğunu, geçmişte defalarca yüklendim. Çünkü kuraklık haberini ilk kez, 1970'li yıllarda ulusal gazetelerden biri olan Milliyet'te okumuştum. NASA tarafından birinci sayfada yayımlanan küçük haber ve haritada, kuraklık orta Anadolu olarak işaret ediliyordu!  

"Sularımızı dikkatli ve tasarruflu kullanalım, iklim değişikliğinin neden olduğu kuraklık ilimizde de yaşanacak, sıkıntı yaşayabiliriz" uyarılarını, zaman zaman yazdıkça: -adam sende, bana ne, beni ilgilendirmez, ben işimin bittiğine bakarım, yetkililer düşünsün- mantığından hareket etmeyi sürdürenler, nihayet sonuca ulaştı. İklim değişikliğinin müsebbibi olduğu ki, bununda insan eliyle gerçekleştiğini varsayıyorum, nihayet yer altı sularımız vahşi sulamanın kullanımın kurbanı oldu. Durumun resmi müdahili olan ildeki yetkililer, vali yardımcısı başkanlığında toplanıp, düşünmüş taşınmışlar. Vahim durumun hangi boyutlara geldiğini ölçüp biçmek ve müdahalenin neresinden başlayacaklarını kararlaştırmak için, sorunu masaya yatırmışlar.

Ve sonunda bakmışlar ki, maalesef yüzümüzü yıkayacak suyu bırakın, damlasını bulmakta sıkıntı çekileceği acı gerçeği ortaya çıkmış. Bunun için: -Hadi bakalım, buradan buyurun- demenin uygun olacağını düşünüyorum.

Evvelemirde önce: "Lütfen suyu tasarruflu kullanalım, kuraklık ağır adımlarla da olsa, geldi ve kapıya dayandı. Bakınız! Çok ciddi durumla karşı karşıyayız. Bu bir doğa olayı, dolayısı ile vahşi şekilde akıtılan sular, sonunda: "Artık bittim" diyerek, kuraklıkta çekilecek sıkıntıyı hatırlattı.

Öte taraftan Belediye, türlü çeşitli duyurularla yaşanacak sorunları, çekilecek sıkıntıları defalarca hatırlatarak uyarılarını sürdürdü. Ama umursamazlık canını burnuna getirdi. Çünkü kimse uyarıları iplemiyor, herkes bildiği türküyü çığırıyordu: "Su akar güldür güldür/Allah'ım bu yıl beni güldür/ der gibi işine bakıyordu! Nihayet türkünün ayıtılması bitti artık. Zürra damlama sistemine geçmek durumunda. Bu işin şakası yok! Artezyenlerle çekilen sular, yer altı kaynaklarını tüketti ve sonuç böyle oldu!

Şimdi ne olacak? Belediye düşünmüş taşınmış, herkes uykuda iken suyu konutlardan kesip, (Bu çözümün gerçekleştirilmesi, sırası gelen mahallede zorunlu olarak su kesintisi yaparak) Akışı tarımsal alana yönlendirmiş. (Çünkü bu alan yıllık %74 oranında vahşi sulama yöntemiyle besleniyor) ve sabah 07.00'de, su tekrar kesinti yapılan mahalleye doğru yönlendirilmiş. Veya bir başka türlü uygulanarak, su paylaşımındaki insan hakkı ile zerzevat hakkını ellerinden geldiğince idare etmeye çalışıyorlar. Ancak bu kuraklık hali sürdükçe nereye kadar idare edebilecekler, o yanını artık Tanrı bilir?

Çünkü kuraklık söz konusu! İklim değişikliği nedeniyle, kuraklık belli bir süre için değil. Her yurttaş dikkat etmek, yaşamının olmazsa olmazı suyu, olabildiğince tasarruflu kullanmak zorundadır! Konunun resmi sorumluları, ne yurttaşı nede sebze ve meyveyi susuz bırakmayı düşünmüyor ve ellerinden geleni yapmaya çalışıyor. İlkokulda, öğretmen bize şu bilgiyi vermişti. Ülkemizde en çok yağmur alan il: Rize'dir, bir sonraki il ise: Muğla demişti. Yıl: 1953 şimdi duruma bakınız, nasıl bir durumla karşılaştık? Ve bundan sonra karşılaşacağımız durum, yine insanın; aklı, vicdanı, zekâsı, kurallara uyması ve eliyle belirlenecektir! İşte hendek işte deve örneğinde olduğu gibi, suyu ya tasarruflu kullanırsın, ya da: "Yağdır mevlâm su" diye ellerini havaya açar, şarkı ayıdırsın. 

Kuraklık sorununu, insanın sebze meyve ihtiyacını karşılayan küçük zürra açısından değerlendirdiğinizde önemi tüm gerçekliği ile karşımıza çıkıyor! Durumun vahametini dikkate alarak, sonucundan etkilenecek olan, insanlar! Kuraklık nedeni ile pazarın kurulamadığını hayalinde canlandırmalıdır. Öyle hemen bir/iki haftalık pazarı değil, önemine binaen uzun sürebilecek bir pazarı ve ürünün azlığı nedeniyle pahalılığı hayal edilmelidir. Sorunun; büyüklüğünü, sorumluluğunuzu ve çekilecek sıkıntıyı aklınızdan çıkarmayın ona göre düşünün. Gerçi düşünmeye ihtiyaç yok, çünkü kuraklık söz konusu ve bu nedenle uyulacak tek bir kural var, o da: Suyu çok dikkatli ve tasarruflu kullanmak!

Suyun damlasını ziyan etmemek zorundayız! Otomobilinizi yıkayıp pırıl pırıl etmek istersiniz, haklısınız ama su yok, kuraklık var! Bırakın yağmurun altına yıkansın, gerisini siz halledin. Apartman görevlilerinin apartman önündeki çöpü, süpürmek yerine içme suyu ile ve: -yallah tazyik- yöntemiyle öteleyip, yorulmamak için buldukları bu cingözlükten, vazgeçmek zorundalar! Öte taraftan kuraklığın kapımızı çaldığı şu zamanda, çarşıda; işyerlerinin önünü, sağını, solunu, dakikalarca yıkıyorum diye vahşice sulamak, insanlara ve suya ihanet etmek gibi bir davranış biçimidir! Çünkü karşımızdaki sorun devasa kuraklıktır! Özellikle apartman yöneticileri bu konuda üzerlerine düşen görevi fazlası ile yerine getirmeyi ve apartman görevlisini yeterinden daha fazlası ile uyaracağı umulacaktır. Çünkü kuraklık sizi bir kenara ayırmıyor, herkes bu kapsama  alanı içindedir.

Özellikle belediye zabıtası, büroda değil alanda, durumu gözlemleyerek, denetlemelidir. Zira zabıta belediyenin; eli ayağı, gözü kulağıdır. Ayrıca yurttaş uyarılara dikkate almadan, bildiği türküyü söylüyorsa, zabıtaya haber verilmesi insani bir görevdir!

Orman, konut ve iş yeri yangını nasıl itfaiyeye haber veriliyorsa?  Bir kaza olayı veya kriz geçiren bir yurttaşın durumu, yahut kavga, ola ki sokakta silahlı çatışma sonucu; ölüm, yaralama, hırsızlık, gibi tüm benzeri olaylar ilgili makamlara 112 aracılığı ile ihbar ediliyorsa, suyu boşa akıtanda, musluğu kapatmayanda, içme suyu ile sokakta otomobil yıkayanda, apartman önündeki çöpü süpürmeden ve su tazyiki ile ötelemeye çalışanda, zabıtaya bildirilmeli, kuraklıkla bu yöntemle mücadele edileceği akıldan çıkarılmamalıdır. Bu mücadelenin şartlarından biridir ve tam anlamı ile insanî bir görevdir.       

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI