EVVELKİ hafta içinde, şehrimizin temizliği ile ilgili olumsuz bir durumla karşılaştım. Merkezi bir yerdeki caddenin, yeni düzenlenen kaldırımı kötü bir şekilde kirletilmişti, yurttaş olarak üzüldüm. Pek tabiidir ki, o kirliliği görüp de; dikkate almamam, ilgililere duyurmamam, eleştirmemem doğduğum ve yaşadığım şehre sahip çıkma anlayışıma ters düşerdi. Hele önünden geçerken, umursuzca: "Adam sende, bana ne" demem mümkün değildi. Ama telefonla, durumu bildirecek; ne Menteşe temizlik işleri müdürü, ne de, Menteşe zabıtası ile görüşebildim ve nede, Büyükşehir zabıtasına erişebildim(Sorun çözümlendikten epey zaman sonra, Büyükşehir zabıtası lütfedip geri döndü.) Sonunda Menteşe Belediyesi Başkan yardımcısı, Sayın Leyla Ersöz hanımefendiyi arayarak, kötü görüntüyü duyurdum. Sayın Başkan yardımcısı vakit geçirmeden, üç/beş dakika içinde duruma müdahale edip, sorunu çözdüğü için alkışlıyor ve tebrik ediyorum.
BU CADDE ve kaldırım aslında, Büyükşehir belediyesi sorumluluk alanında idi. Fakat kaldırımdaki kirliliğin oluşmasındaki sorumluluk yurttaşın marifetiydi. Çünkü büyük boy iki siyah çöp torbasına doldurulan sulu/susuz yiyecek atıkları, bir münasip yere değil, günde binlerce kişinin gelip geçtiği kaldırıma bırakılmıştı. Bu yapılmamalıydı, çünkü içinden akanlar yola kadar inmişti.
KALDIRIMA o torbaları koyana şunu hatırlatmak gerekir: Mekânınızın önünü ve çevresini temiz tutmak için, çöpünüzü akar hali ile kaldırıma koymanız; temiz çevre kurallarına uygun düşmemiş, doğru olan yapılmamış, üstüne üstlük yurttaş o torbaları ve içinden akan sıvıyı görünce, belediyeye verip veriştirmiştir. Hem de, konuyla ilgisi ve sorumluluğu olmayan Menteşe belediyesine!
GERÇİ, yurttaş şehrin; meydan, bulvar, cadde ve sokakların hangi belediye sorumluluğunda olduğunu bilemez. Ve iki belediye arasındaki paylaşımın nereleri olduğunun öğrenilmesini, kendisi için gereksiz bulur. Ancak temizlik vergisini ilçe belediyesine ödediğinden, Büyükşehir belediyesini bir kenara koyup, ilçe belediyesini hedefe oturtarak: ".tüh Allah kahretsin, şu rezalete, şu hale bak. Yazıklar olsun!" diye tepki göstermiştir.
HERKESİN bildiğini yineleyeyim. Her hangi bir mekân sahibi sabahleyin işyerinin önünü temizlerken, çöpleri öteleyerek dükkânın önünü süpürür. Çöpler, yol veya kaldırıma itildiğinden o alanlar kirlenir. Yani: Dükkânın önü temizlenir, yol veya kaldırım kirlenir. Onu da: "Gelsin belediye temizlesin" Diye düşünür. Ancak çöp toplanıp, ait olduğu yere konulmaz. Böyle yapılınca da, şehrin temizliği, belediye işçilerinin çalışması ile ortaya çıkmaz. İşçi temizler, yurttaş kirletir, sonra: "Yahu bak şu hale! Şehir ne kadar pis ve kirli görünüyor." Diye yakınır.
LÂFA geldi mi hiç kimse temizlik konusunda mangalda kül bırakmıyor. O zaman "Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?" Diye sorsanız: "Lâhana turşusuna bayılırım, yemeden edemem." der. Bunun da meali: "Temizliği ve temiz şehri çok severim, ama kirletmeden de, edemem" demektir. Eğer ev içi temizliğindeki titizlik; sokakta, caddede ve bulvarda da gösterilse, şehir ışıl ışıl olur. Bunu, yapmıyoruz ve umursuzca kirletiyoruz, sonra belediyeyi sorumlu tutup eleştiriyoruz. Belediyelerin konu ile ilgili aslî görevleri ve sorumlulukları var. Ama kentte yaşayan kişi, sorumluluğunu yerine getirmezse o zaman eleştirmeye de hakkı olmaz.
HER ŞEY belediyeden beklenmez. Her yere, her zaman itfaiye gibi yetişemez. Çünkü bir programla çalışılıyor. Ancak yurttaş her yerde, her zaman istediği gibi ve kurallara uymadan yaşamak istiyor. Kural dediniz mi, Vural anlıyor, onu da tanımıyor(!)
KONU ile ilgili bir örnek: Lâtif Sepil parkı, yurttaşın utanç verici kirleticiliği ile Yaz/Kış ama özellikle yazın kötü görünümden kurtulamıyor. Bu parkı kirleten yurttaşlara, köşemden iki çift laf etmek istiyorum.
"KEYFİNE düşkün; umursuz, sorumsuz, adamsendeci, hemşerim! Sana bu köşeden selam ederim. Sıcak Yaz gecelerinde, saat: 03'lere kadar parkta oturuyorsun! Otur. İçi boş lâflarla çeneni yoruyorsun! Yor. Bira'yı lîkırdatıp çekirdeği çıtlatıyorsun! Çıtlat. Sana kimse bir şey demez ve karışamaz. Birde, sigarayı soğuruyor ve izmaritini çiğniyorsun ya, işte o zaman yeter artık dedirtiyorsun. Olmuyor, yakışmıyor be hemşerim. Her gece, oturduğun yeri kirletiyor ve de, o çirkin görüntü ile bırakıp gidiyorsun. Hemşerim! Zahmet olacak ama(!) hiç olmazsa çekirdek kabuklarını bir torbaya koy, sağa sola attığın izmaritleri, bira şişelerini topla ve çöp kovasına bırak ki, kirlettiğin alan temizlensin. Hiç olmazsa, yarın oturmak için yüzün olsun!"