İL PANDEMİ KURULUNUN DİKKATİNE
Diler ve isterim ki, tüm Dünyada kısa sürede normal hayata dönülsün. Aksi takdirde; daha büyük, daha bunaltıcı ve tahammülü zor yaşamla baş başa kalacağız. Aklımıza gelmeyen zorluklar başımıza gelince çok bunalacağız. Belki de, bu günleri arayıp "O zaman çok rahatmışız" diyeceğiz. Ama inşallah böyle şeyler olmaz. Bakın! Hiç aklımıza gelmeyen, hayalini bile kuramayacağımız, umulmadık dert, Dünya'yı sardı sarmaladı. Yaşam düzenimizi alt üst etti.
Durum sanki yüz binlerce insanın ölüm sahnesi çekilen bir avantür film. Sanki hepimiz set işçisiyiz. Çekimlerin içindeyiz, sahneler her ülkede ayrı çekiliyor. Filmi finanse eden bilinmiyor. Senaristler ve yönetmeni tanınmıyor, bizden çok uzakta. Sadece uzun metrajlı bir film olacağı kesin gözüyle bakılıyor.
Filmin adı: (Ölümlerin görünmeyen efendisi!) Tüm gezegende; Başbakanları, siyasetçileri, generalleri, bilim insanlarını, doktorları, bürokratları, sağlık çalışanlarını ve sıradan insanları yataklara düşürüyor, günde binlercesini senaryo gereği öldürüyor. Çekimler halen sürüyor, ne zaman bitecek bilinmiyor. Dilerim diziye dönüşmez. Çok masraflı bir film olduğu, ama sonunda milyar dolarlar kazandıracağı kesin. İkinci Dünya savaşında kurulan ekonomik düzenin değişeceğini tahmin edenlerin oranı oldukça yüksek.
Çekimler sırasında maskesiz set dışına çıkmak, teknik mesafeyi ve el hijyenine dikkat etmek birinci derece sorumluluk, kural bu. İşin şaka götürür tarafı yok. Çekilen filmin çalışma koşullarına uymak zorundayız, sette uymayan varsa uyarmalıyız.
Bu salgını, sanki çekilen bir filmmiş gibi düşünüp kurgulayıp, dört paragrafı öylesine yazdım. 50Gün sonra ilk kez "Çarşı iznine çıkıyoruz. Bu izin sırasında kurallara uymayana rastlarsak, otokontrol sistemini özellikle bu konuda, işletmeliyiz. Çünkü sorumsuz davrananların hatası, kurala saygılı yurttaş tarafından ödeniyor. Kural tanımaz yurttaşın davranışını, lütfen: "Bana ne, beni ilgilendirmez" Diye değerlendirmeyin, "Adam sende, boş ver" demeyin, "Umursamazlıktan gelmeyin" Çünkü ölümün görünmeyen efendisi ile aranızda sadece bir metrelik mesafe var!
Bu konuda; sorumluluğunuzu yerine getiriniz! "Başımı derde sokmayayım, beni ısırmayan yılan bin yıl yaşasın" Diye, değerlendirmeyin(112)yi arayın ki, kuralsız davranmakta ısrar edenleri, görevliler tehlikeyi hatırlatsın. Yoksa toplum sağlığı, çok kısa süre sonra tehlike sinyalleri vermeye başlayacaktır.
Almanya'ya ilk gidenler, tatile geldiklerinde anlatırlardı. Bir yaşlı Alman kadın, pencereden dışarı seyrederken, apartmanın önüne bir otomobil kural dışı davranıp, park etmiş. Yaşlı hanım: "Bana ne, beni ilgilendirmez" Dememiş ve polise telefon etmiş. Bir süre sonra, görevliler gelip aracı bulunduğu yerden alıp götürmüşler! "Almancı Türkler" Alman kurallarına saygı göstermeyi, disiplinli yaşamayı böyle öğrenmiş.
Bu tarihten tahminen 7-8 yıl önce, akşamüzeri İzmir'den Muğla'ya dönerken, Aydın/Çine arasında, yola oldukça uzak mesafedeki dağda, yoğun olmayan bir duman gözüme ilişti. Orman Bölge müdürlüğünü aradım. Karşıma çıkan görevliye, bulunduğum yeri, yönü, il/ilçe arasındaki tahmini kilometreyi, geçerken yol üzerinde bulunan yerleşim yerini, tarif ederek, bildirdim. O an, orman teşkilatının da, olaydan henüz haberi yokmuş. Çünkü uzaktan cılız bir duman görünüyordu. Bulunduğum alanın yabancısı olmam nedeniyle, tarif 3/5 dakika sürdü. Durumu bildirmem sadece yurttaşlık görevi idi! Görüp geçseydim ve sonra o yangını, haberlerden öğrenseydim neden ihbar etmedim diye çok üzülürdüm.
Sonuçta huzur buldum. Tehlike belirlenmişti, belki yangın değildi. Gerçi sonucunu bilmiyorum. Ama gözüme ilişen tehlikeyi ilgili makamlara duyurmuştum. Eğer bildirdiğim herhangi bir sorunda ilgisiz kalınırsa ve işin tadı kaçarsa, o zaman durumu köşemden kamuoyu ile paylaşırım. Lütfen yurttaşlık sorumluluğunuzu her zaman hatırlayın. "Aman başıma bela açmayayım da, kim açarsa açsın" derseniz, ilerideki gelişecek olaylardan, vicdanınızla baş başa kaldığınızda üzülürsünüz.
Herhangi bir olumsuzluğu, kanunsuzluğu, ilgisizliği, yetki kullanan makama duyurun ki, soruna o noktada el konulsun. İyi yurttaş olmanın, insani sorumluluk taşımanın ve memleket sevdasının hazzı ancak böyle yaşanır.
Covıd-19un, Gezegendeki tehdidi sürdükçe ve kurallara uymayanlar uyarılmadıkça, içinde hepimizin olacağı koca bir toplum, zorunlu olarak yine sıkıntıya girecektir! İş'ler askıya alınacak ve çalışan evine ekmek götüremeyecektir. Eve götürülemeyen ekmeğin üzüntüsü, ölümden beterdir!
Evde kal demek kolay da, bunu yaşamak zor. Bu sıkıntıyı yaşıyoruz. Yaşamımızın ağzı burnu, çerçevesi yamuldu. En nihayet, çarşı iznine çıkıyoruz. Kurallara uymayanlar, COVID-19 tablosunu on gün sonra değiştirebilir, çünkü virüs taşıyacaktır. Bizler de, o kişilerin yüzünden cereme çekeceğiz. Zaten ne çekiyorsak cahil cehaletinden çekiyoruz. Lütfen kural tanımazları (112) ye bildiriniz ki, görevliler toplum sağlığı için önlem alsın.
Gelelim "Çarşı iznine(!)" Bakın ne hallere düştük! Tanrı beterinden korusun. Bu izni kullanırken, bir olumsuzlukla karşılaşmamamızı dilerim. Ancak, gezinti sırasında yaşlı erkeklerden özel sağlık sorunu olanların, lavabo ihtiyacı ortaya çıkarsa, bu duruma nasıl bir çözüm bulunacak? Problemin dikkate alındığını düşünüyorum. Çünkü yurttaş hemen evine dönmeyi isteyebilir ve ama bir aciliyet söz konusu olursa, yurttaş artık (112)ye telefon eder herhalde? İl Pandemi kurulunun dikkatine!