İŞTE ÇEŞİTLERİMİZDEN BİRİ DAHA: HASTANEDE PİKNİK
ÇÖZÜMÜ diğerleri gibi henüz gerçekleşmeyen, Türkiye genelinde bir sorun vardır! Şehrimizde de, trafik akışı sırasındaki kırmızı ışık beklemelerinde, zaman zaman görülür ve bu sırada olaya tanık olanlar hayretle seyreder, dudak büker ve öylece bakar kalır. Çünkü yapılabilecek hiçbir şey yoktur.
ŞEHİR içinde seyreden otomobiller, kırmızı ışık yanıp beklemeye geçtiklerinde, ortalarda kalan ambulans'ın: "Yol verin, içeride durumu ağır hasta var, acil kaydı ile İzmir'e götürüyorum, yolu açın" der gibi siren çalmasına rağmen, hiçbir araç yerinden kıpırdamaz. Veya "Bir çağrı aldım, şehir içinde bir mahallede durumu ağır bir hastaya, hızla yetişmem gerekiyor!" Deyip yırtınsa da, mevcut durum değişmez. Çünkü ışıkta bekleyen araçlar hareket etmez(!) Belki içinizden: "Bekleme uzun süreli değil, en çok bir veya bir buçuk dakika süreli" diye düşünebilirsiniz. Ama bu bekleme, Ambulans ve personeli için çok önemlidir. Zira içindeki sağlık görevlileri; ölümle kalım arasında gidip gelen bir can'ı kurtarmak için saniyelerle yarışır!
KAMUOYU, durumun nedenini şehir içi yolların düzenlenmesinden kaynaklandığını değerlendiriyor, belki isabetli, belki isabetsiz bir yorum. Resmi ve sivil güvenlik otolarının, acil durumlar için, bekleşen araçlardan yoluna devam edememesini, İtfaiye araçlarının yangın mahalline ulaşabilmek için, otomobillerin arasında siren çalıp çaresizce beklemesini, pek tabiidir ki, hayret etmemek mümkün değildir. Yanı sıra "Afat"ın kurtarma hizmeti de, bu beklemelerden birine yakalanırsa mağdurun zarar göreceği, muhakkaktır.
SORUNUN nasıl çözümleneceğini, çözecek olanlara bırakıp devam ederken sizinle birazcık düşünelim. Trafikte akan ve kırmızı ışık yanınca duran otomobiller arasında kalan; özel görev araçları için, şehir içi yollarda bisiklet yolu gibi, özel bant ayrılıp buradan sadece: (Ambulans, Güvenlik, İtfaiye ve Afat) araçlarının akmasının sağlanması tek çözüm olduğu muhakkak. Ancak bu uygulama, tüm şehirlerimizde gerçekleştirilebilir mi, işte o çok zor.
DURUMUN düşünülmesini, önce ilgili bakanlığa, sonra şehri yönetenlere sunup, bir mahalleye ve o mahallenin bir sokağına gidelim. 150mt. Uzunluğundaki bu ticari sokakta, tahminen (6-7)yıl önce aralıklarla dikilmiş, üç adet "Park Yapılmaz" levhası bulunmaktadır. Levhaların İlk dikildiği günün ertesinden itibaren, araçlar yine eskiden olduğu gibi, hala sokak boyunca çift taraflı park etmeyi sürdürmektedir. Sokak yıllardır, bu nedenle temizlik hizmetinden yararlanamamaktadır! Yurttaşımızın kural saygısı ise, gözümüzü sevinçten yaşartmakta ve insan bu kadar mı saygılı olur? Bu ne saygı ah, bu ne müthiş anlayış? diye duygulandırmaktadır(!)
TRAFİK şube müdürlüğü; şehre giriş çıkışın, bulvarların ve caddelerin trafik akışını gözlemlemekte, Büyükşehir trafik zabıtası ise şehir içinde üstlendiği görevleri sürdürmektedir. Bu arada zabıta ara sokakların bazılarını gözden kaçırmakta, girip çıkmasını unutmaktadır.(Anılan sokakta olduğu gibi!) Yurttaş ehliyetlidir, tamam. Ama o levhaların ne anlama geldiğini, neden sokağa dikildiğini unutmuştur, belki de dikkatinden kaçmıştır! Hatta levhayı: "Lüzumsuz park yasağı" diye değerlendirmiştir(!)
YURTTAŞ, düzenli bir şehirde yaşamak istiyor ve insan olarak saygı görmeyi bekliyorsa, önce kurallara saygı göstermeyi öğrenmek zorundadır. Ama her işi kendimize benzettiğimizden, konu ile ilgili bir şeyler söylemenin lüzumsuzluğu da, aşağıdaki paragrafta anlatıldığı gibidir.
EŞİMİN sağlık kontrolü için, Temmuz ay'ı içinde Adnan Menderes Üniversitesi hastanesine gittik. Aydın inanılmayacak derecede sıcaktı. Hastane yönetimi binalar arasına, çim alan yaptırmış. Ağaç ve çiçek dikmiş. Bu çim alana, nüfusu(4-5) kişiden oluşan, irili ufaklı ve birbirinden ayrı(7-8) aile, çimenlerin üzerine plastik hasırları atmış, yastık ve pikeleri ile "Gel keyfim" durumu yaşıyordu. Bir tür piknik yapıyordu(!) Küçük bebekler uyuyordu, diğerleri oturmuş, önlerindeki semaverden çay doldurup yudumluyordu. Çay bitince yenisini doldurmak ve bardağı temizlemek için, bardağın dibinde kalanı çimlerin üzerine serpiştiriyor, sigara izmaritini ise, toprağa sokuşturup söndürüp orada bırakıyordu.
SEN gel şimdi bu piknikçi yurttaşa: "Hanımlar beyler! Hastane yönetimi, çimen üzerinde, piknik yapar gibi yayılmanızı sakıncalı bulmakta ve kural gereği burayı boşaltmanızı istemektedir. Çünkü çimenler, arıtma su ile sulandığından sağlık sorunu yaşanabileceğini dikkate almanızı istemektedir." Dese, bu uyarıyı kim dikkate alır? Kim dinler? Ve rahatını kim bozar? Hatta cevabı: "Canım ağabeyim! Biz bi şey olmeyiz, sen korkma" olur. İşte hastane, işte çim alan ve işte hastasını ziyarete gelen yakınlar. Sonuç: Biz her şeyi ve her yeri kendimize benzetiriz. Millet dediğin böyle olmalı, istediği çayırda piknik yapmalı ve yeşil alanı kirletip bırakmalı.