Tonlarca sebzeyi çöplüğe dökenler: "Sofrada tüketilmeyecek, yiyeceği halka asla satmayız.(Düşüncenin inceliğini ve söyleyenin kibarlığını gördüğünüzü sanırım! Seyredince duygulandım(!) Oysa kadınlı erkekli yoksul grup, pazar atıklarından yenilebilecek, sebze ve meyveleri alıp ev'ine götürüyor!) .dolayısı ile getirip döktük!" diyerek kamuoyu tepkisinden ve özellikle yasalardan kurtulmak istediklerini belli ediyordu.
Sebzeleri kimsenin görmeyeceği yere boşaltıp, bunu doğanın yabanı'na servis etmeyi düşünmüşler ki: "Hem yaban hayvanları özellikle Domuz yer, hem de hayırlı bir iş yapmış oluruz." (Hayır/hasenata pek düşkün oldukları anlaşılıyor! Evine bir şey alamayan insanlar atık toplarken, doğadaki yabanı düşünme zamanının, mevsim itibarı ile pek uygun değil, Kış olsa neyse!) ".kimseler görmez. Görseler bile, bizim döktüğümüz, kim olduğumuz nereden belli olacak?" diye düşünüp seçtikleri alana tonlarca sebzeyi bırakmışlar.
Allah'ın sopası yok ki, bu sorumsuzu güzelce dövsün. İşte böyle döktürür sebzeleri bir yere, sonra rezil eder herkese(!) Yüce yaradan yetinmemiş, olay mahalline birini yönlendirmiş, rezaleti kaydettirmiş ve sosyal medyada paylaştırmış! Al bakalım. Gerçekten şanslısın, hayırlı bir iş yaptığın için turpun irisi sana düştü(!) Gördün mü ilâhi adaleti? Şimdi işin içine: Ticaret bakanlığı, C.Savcılığı girecek. Eee, alma fakir milletin ahını, sonra yedirirler sana acı tarafını! Bir yandan bakanlık araştırması, öte yandan C.Savcılığının kamu davası ve sonunda yargıcın vereceği karar! (İşte! Açgözlülüğün, hırsın, yaşam boyunca hiç huzurlu ve mutlu etmeyeceğini gösteren, belirgin örnek.)
Bu yanlışı yapan veya yapanlar, iyice düşündüler mi bilmiyorum. Tam kaymaklı kadayıfı yerken, fiyatlar düşerde sebzeler ucuzlarsa avantajı bir daha yakalayamayacaklarından: "Ucuza satılacağına varsın dökülsün, fakir fukarayı düşünmek bana düşmez! Devlet düşünsün. Her şey pahalı iken, sebze ve meyveleri niye ucuz satayım? Bizim yaptığımız, fiyatların düşmesini önlemek! Ne kötülük var bunda(!)" gibi afaki bir düşünce ile karar verdiklerini var sayıyorum .
Ne tekim 1970'li yıllarda, İstanbul hal'i tonlarca domatesi, fiyatların düşmesini önlemek için, sabahın erken vaktinde, daha ortalıkta kimseler yokken, balıklara ikram etmişler ve onca domatesi boğazın serin sularına dökmüşlerdi. İşte düşünce yapımız, işte vatan/millet aşkımız, işte insan sevgimiz, işte hasletimiz ve yurttaşa yaklaşımımız. Yüksek fiyat istikrarını koruma çabasında olanlar, cingöz insanlar(!) Amaçlarına ulaşmak için, soruna böyle pratik çözüm buluyor. Bulunan çözümün nedeni: Çok para kazanmak; sıkıntısız, dertsiz, yorulmadan ve terlemeden. Dar gelirli yurttaş pazarda gezerken, içinden: "Neyleyim pazarı, neyleyim tezgâhtaki malı, cebimde para olup, alışveriş yapmayınca" diye türkü formunda mırıldanırsa, bundan daha tabii ne olabilir?
Gerçi pazarı ve pazar fiyatlarını kontrol eden başka birileri de var!
O da ucuz fiyata pazarda mal sattırmaz! O pazar ağası, pazarda neyin kaça satılacağına karar verir! Sabahın erken saatinde, aveneleri ile fiyatları belirler ve bir bir dolaşarak rakamları duyurur. Belirlenen fiyat dışında hiç kimse ucuz veya pahalı fiyat uygulaması yapamaz. Bu ekibi tesadüfen görürseniz ne ala, yoksa sıradan insanlar gibi pazarın kalabalığında kaybolur giderler.
Adamsendeci, bana neci, boş verici, kural tanımaz ve disiplinsiz olduğumuzdan, bu yöntemler tam bize göredir. Balık hafızalı olmamız nedeniyle, bir olayı iki gün sonra unuturuz. Adamsendeciliğimizin nedeni: "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" Önemli olan, herhangi bir sorun nedeniyle kişisel zarar görmemek. Eğer görürse: "Devlet nerede, hükümet nerede?" diye yırtınır! Bu düşün tarzı: "Ben yanıyorsam yardım edip kurtarın, başkası yanıyorsa beni ilgilendirmez!" İşte ben merkezli sorumsuzluğun, dik alası! Bunlardan ülkemizde milyonlarca var.
Kurallara saygılı, sorunlarla ilgili yardımsever yurttaş, en çok sen yaşa!