KİM DİNLER SENİ KİM DİNLER?

 

 

 

 

 KİM DİNLER SENİ KİM DİNLER?

 

Ulusal gazetelerin birinde, bir Büyükşehir Belediyesinin (Arıtma-Su-Kanalizasyonİdaresi) Genel Müdürü: ".Su kaynaklarımızı dikkatli ve verimli kullanmalıyız. Artık toplum olarak, su kaynaklarımızın sonsuz olmadığı bilincini zihnimize kazımalıyız ki, su israfını geleceğimiz için -Dur- diyebilelim. O nedenle vatandaşlarımızdan suyu tasarruflu kullanmalarını rica ediyoruz" demiş. Ancak yurttaş, bu tip açıklamaları ne denli dikkate alır ve şebeke suyunu ne denli özenli kullanır, bilmiyorum?  Örneğin: O Sayın Genel Müdürün açıklamasını bir kenara bırakıp, ilimiz MUSKİ Genel Müdürü, böyle bir açıklama yapsa idi, il sınırları içinde yaşayan halk, bu uyarıyı hemen dikkate alır mıydı, tasarruf ilkelerine uyar mıydı, fevkalade dikkatli ve hatta çok özenli bir şekilde tasarruf kurallarını uygular mıydı diye, düşündüm.  

OTOMOBİL YIKAMAKLA BAHÇE SULAMAKLA SU BİTİVERMEZ

Gerçi her ne kadar, sabah erken saatlerde, şehrimizde bazı işyerlerinin önü, içme suyu ile pırıl pırıl yıkanıyorsa da, "o kadarcık suyu tasarruf etseniz ne olur, etmeseniz ne olur?" Diye düşünenler mutlaka vardır. Ama bu arada, merkez ilçe belediye zabıtası vızır vızır dolaşıp, konu ile ilgili denetim yaptığından, böyle israfa izin vermeyeceğini, dikkate almakta fayda var! Öte taraftan, yurttaş; -Allah, Kışın fazlası ile suyumuzu verir- mantalitesi ile hareket edeceğini düşündüğümü belirtmeliyim. "Otomobil yıkamakla, bahçeyi sulamakla, işyeri ve apartmanın önünü temizlemekle kaynaklarımız bitmez ve tükenmez" diyeceğini kesin gözüyle bakıyorum!

ELİ TENCEREDE GÖZÜ PENCEREDE

Mesela: Hafta içinde, şehrimizdeki birkaç özel ve bir resmi banka şubesi bulunan sitedeki, çeşitli marketlerden birinin çalışanı veya apartman görevlisi, sitenin kenarlarına dikili çiçeksiz yeşil bitkileri sulaması sırasında, gelip geçenleri bakıyorum derken daldırmış. Farkında olmadan, suladığı çiçeğin toprağını basınçlı su ile eşelettiriyordu. Hemşerimizin -eli tencerede gözü pencerede- idi! Yetmemiş, çiçekten artan su ve çiçeğin toprağı gürül gürül kaldırıma akıyordu. İçim durmadı: "Yav hemşerim, su boşuna akıyor, bakar mısın!" dedim, baktı ama dediğimi dikkate almadı. Su akıyor, çiçeği sulayan hâlâ gelip geçene bakıyordu. Hay Allah! "Yav hemşerim, sulamışsın yeter, toprak suya doymuş artık, su almıyor bak! Günah, su boşuna akıyor" diye uyarınca, yerel ağızla; "Amca!(Diye cevap vermeye başlayınca içimden, hay senin amcana.) Diye mırıldandım. ".parasını veririz sen canını sıgma, korkma. Aksın vaasın, bişee olmaz!" diye yanıtlayınca, "Hadi bakalım kolay gelsin, aman ha, parasını vermeyi unutma(!)" diye sulandırılmış cevap verince, rahat edemedi herhalde, "Tamam abe, tamam! Suyu kesiyon" deyip, hemen yakınındaki vanadan kesti. Bende içim biraz rahatladı ve huzur içinde oradan ayrıldım. Demem o ki, her şey para. "Bas bas paraları Leyla'ya, bir daha mı geleceğiz, Dünya'ya?" mantığı ile yaşadığı için,  suların boşa akmasında bir beis görmüyor. -Önemli olan sular aksın serinlik olsun- ve onun gibiler için Tanrı'da su çok, kuraklık olsa bile, çık yağmur duasına, arkasından gök gürültülü sağanak yağmur ve bir hafta sonra barajlar ağzına kadar su ile dolmuş. Bundan kolay ne var, daha ne oosun?

BU KARTIN YOK OLUŞU TEVELLÜTTEN MÜTEVELLİTTİR

Şimdi gelelim, bankalarla ilgili bir başka konuya. Bendeniz nakit para yerine genellikle kredi kartı kullanırım. Ancak hafta içinde; kayıp mı ettim, bir yerde mi, düşürdüm veya alışveriş merkezinde mi unuttum, bilmiyorum. Tabii bu durum benim için normal. Zira bunun nedeni yaşlılık. Bankada çalışan genç hanıma, durumu anlattığımda: "Maşallah beyefendi! Hiçte yaşlı görünmüyorsunuz, herkes unutabilir, kaybedebilir" deyince (Hanım kızımız, tam bankacı imiş maşallah, bana moral vermeye çalışıyordu) diye içimden mırıldandım, ama dışımdan teşekkür ettim. Oysa bunun nedeninin, aslında tevellütten mütevellit olduğunu biliyordu. Örneğin: Vitrine bakar, güzelliklere hayran olursunuz. Onun için mağazaya dalarsınız, ama bazen umduğunuz, vitrinde gördüğünüz güzellikleri içeride bulamazsınız! Tanrı'dan dileğim, yaşarsam evimin yolunu şaşırmamaktır!

ONCA İMZA İLE OTOMOBİL KREDİSİ VERİLİYOR SANDIM

Neyse. İlgili bankanın merkezine telefon ederek, kart işlemlerini kestirdim.(İptal ettirdim anlamında dediğim anlaşılmıştır, ama ya, anlaşılmamışsa diye düşünerek yazdım. Vesveleli olmak işte böyle bir şey!) Banka şubesi yeni bir kart verdi, ama o kadar çok belgeye imza attırdı ki, siz deyin, 20 ben diyeyim 30. Bir an: "Evlat! sen bana: Altı üstü bir kart  vereceksin, sanki otomobil kredisi, alacakmışım gibi imza attım. Ne kadar çok belge imzaladım öyle, nedir o evraklar?" diye sorunca, yanıt: "Kart için gerekli olan evraklar amcacığım" diye yanıtladı. Bankadaki işlemlerim bitti, çıktım. Şimdi, sıkıcı konuyu, öteleyip geçelim bir başka konuya:

YAZILI TARİHTE VERİLMİŞ SAYIVER, NE VAR BUNDA?

Hepiniz bilirsiniz, inşaat veya restorasyon yapılacak taşınmazlar için, inşaat alanının bir kenarına, yapılacak işle ilgili kocaman bilgilendirme levhası konur.(Yapılacak işin adı: Yağ ve Peynir hali yazıldığı gibi) Hal bizim çocukluğumuzda idi. Gerçi şimdi böyle bir yerin adı var kendi yok! Ama proje adını niye yağ ve peynir hali deyip de, eskiye özlem duygularımızla oynuyorsunuz? Burada yanlış olan işte bu!) O bilgilendirme içinde, işin teslim tarihide yazar ki, söz konusu teslimat, yazılan tarihte hiçbir zaman gerçekleşmez. Bu durumda insan kendi kendine sorar: "O zaman teslim tarihi diye bir açıklama niye yazılıyor, öyleyse? -Meçhul- de. Allah bilir demeye lüzum yok!". Aslında yazılması bence, kurallara uymak: "Pek tabiidir ki, bizde millet olarak kurallara sıkı sıkıya uyduğumuzdan, sözleşmelere zorunlu olarak yazılıyor!" Çünkü yurttaş, özellikle böyle bir açıklamayı, hassaten bekleyebilir.

BEKLEYEN DERVİŞ

Örneğin: (Öğretmenevi müdavimi halk gibi) İl merkezindeki öğretmenevi binasının güçlendirme ihalesi için, yasa gereği teslim tarihi konulmuş, gün: 07/04/2024 diye yazılmış(!) Eee, ne var bunda, demeyin.  Çünkü çalışmalar halen devam ediyor! Aslına bakarsanız, bütün resmi inşaatların veya restorasyonların yazılan tarihte teslim edildiğine ülkemizde pek rastlanmaz. Neden: Acelenin önüne geçip yanlış ve hatalı iş yapmamak ve özellikle öte taraftan, acele işe Şeytan; elini sokup, parmağı ile karıştırdığı için, atalarımız şunu demiş: Bekleyen derviş kelle paça yemiş.(O yıllarda çorba imiş, ama biz çorbayı menüden kaldırdığımız için, kelle paça koyduk.) Usuldendir ve umarım Milli Eğitim Müdürlüğü, sosyal tesis için bir açılış yapar. Bizde o zaman çay içer ikram edilen pastayı yeriz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI