MODA
Moda; özellikle genç insanların ilgi alanına giren, korunma aşısı ve tedavisi olmayan, bulaşıcı virüs gibi geniş bir alanı kapsayan bir tarzın, toplumda ifade edilme olgusudur. Modacılar, ilginç buldukları herhangi bir şeyi, örneğin: Eski bir alışkanlığı günümüz çizgileri ile yeniden üretip, bunu toplumsal bir grup içinde gelişen, ortak davranış biçimine dönüştürmesinden sonra, kullanımını tut tutabilirsen, önüne geç geçebilirsen! Moda, çok çabuk yayılan hızı ile tüm Dünya'daki genç insan popülasyonunu sarıp sarmalar. Hatta bir süre geçtikten sonra, kendini genç kabul eden olgun kişiler de, tarzı denemekte beis görmez. Günümüzün hâlâ dikkat çekici trendi, genç kızların yırtık kot giysileri ve sınırlı dekolte kıyafetleridir. Tercih, bu iki olgu lehinde biraz daha sürme eğilimindedir. Geçmiş yılların eğilimlerinde ise saçlarda atkuyruğu ile un çuvalından yapılan kıyafet, 1960'lı yılların sonuna kadar dikkat çeken diğer tarzdı. Ne tekim: "Çuval giyse yakışır veya yakıştırır" sözü o yılların gelişmiş deyişi olarak hatırlanır. Bu noktadan itibaren girizgâhı bitirerek diğer başlıklara geçelim.
SIRTTAKİ ÇANTA
Günümüzde milyonlarca genç insan, sırtında çanta taşımaktadır! Oysa sırtta çanta taşıma, 1950'lili yıllarda şehrimize yürüyüş mesafesindeki (5-7 veya 10 km.) uzaklıktaki köylerden, şehir merkezinde kurulan pazara gelen, kırsal kesim yurttaşının sırtında görülürdü. Keçi derisinden yapılan, içine pazardan alınanların(Sebze ve meyve dışında) Helva, ekmek, iğne, iplik, kahve, şeker ve diğer küçük gereksinimlerin konulduğu, giriş tarafı (Boğazı) bağlandığında, alt bölümü geniş, üst tarafı dar olması nedeniyle Armut'a benzetilen sırt çantasıydı. Arkasında sarkan, mavi boncukları ve diğer süsleriyle şık bir görünümü vardı. Hatta dikkatimi daha çok çeken, süet deri kalitesindeki görünümüydü. Ve bu çanta kırsal kesim insanımızın, şehir merkezine gelişindeki, ister pazar, ister diğer işlerinden ötürü olsun, günümüz öğrencileri gibi sırtından eksik etmezdi. Bu çantanın tüm Anadolu da kullanıldığını düşünüyorum.
WESTERN AKTÖR VE AKTRİSLERİNDE AYNI ÇANTADAN VARDI
Hatta ben ve bize yakın yaştaki pek çok kişinin anımsayacağı, Amerikan Western filmlerdeki, Batı'ya göç konulu filmlerde oynayan aktör ve aktrislerin, sırtında görülen çantalarında, sözünü ettiğim çanta modeli ile aynı idi. Şimdi bu küçük bilgiyi de, noktalayalım ve geçelim diğer çok önemli addettiğim konuya.
SİGARA SİZE HİÇ AMA HİÇ YAKIŞMIYOR
Çoğunlukla genç kız ve genç erkek çocuklarımız; sokakta, özel dershane önlerinde, cadde, cafe ve pastanelerde (Açık alan) sigara soğurmaları, görenlerin içini acıtmaktadır. Çünkü çocuklar o kadar genç ki, tütün kullanma sonuçlarını değerlendirmekten oldukça uzakta. Fakat büyük zevkle soğurdukları sigara, gelecekte bedenlerinin her yanı için, çok önemli sağlık sorunu yaratacaktır! Hatta bu konuda mutlaka bir problem ile baş başa kalacakları ve sorunun, yaşamlarını etkileyeceği kaçınılmazdır. O melun sigara, evliliklerini belli bir süre sonra biraz daha etkileyecek, yaşam kalitesini düşürerek bunu belirgin hâl ile kanıtlayacaktır. O genç insanlar kalitesiz yaşam sürecinde, kalp/damar sorunu için ilaç kullanmaya başlayacak, her istediğini yiyip içemeyecek, yüksek kalitedeki yaşam tarzını gerilerde bırakacaklardır.
SİGARA ÜRETENLER MİLYAR DOLARLARI HEP KAZANACAK
Bu arada, sigara üreticileri milyarlarca dolar kazanırken, sigara bağımlısı insanlar, yaşamlarındaki her sigara soğurma an'ında, kalp ve damarlarla ilgili sağlık sorununa erişme hızını dahada arttıracak ve bu vesileyle bedensel çöküşün, yoluna engelsiz biçimde devam etmesini sağlayacaklardır. Sigara üreticisi emperyalist ülkeler ise, kazandıkları milyar dolarlarla şahane yaşamlarını, sürdüreceklerdir! Deyip, sigara konusundaki bir başka başlığa geçerek, devam edelim.
O GÜN SİNEMADA MAKİNİSTTİ GÜNÜMÜZDE İSE İŞLETMECİ
Kapalı alanlara, sigara yasağı getirilmeden önce, evinizin dışındaki kapalı sosyal mekânlara, sigara dumanından zor girilirdi. Sigara dumanı içeride öyle yoğunlaşırdı ki, bir süre sonra, dışarı çıktığınızda: "Oh be Dünya varmış!" Demek zorunda kalırdınız. O eski yıllarda, bir tek kapalı sinemamız vardı. Adı: Kulüp sinemasıydı. (İzin almadığım için, adını belirtmeyeceğim sinema makinist yardımcısı, o yıllarda, genç bir yurttaştı. Ama halen, Zeybek sineması işletmeciliğini sürdürmekte ve yıllardır aynı partide siyaset yapmaktadır.)
SİNEMANIN SİGARA SALONU
Kulüp Sinemasının sigara salonu(Aslında salon denilmesi için, bin kişinin şahitlik yapması gerekirdi) küçük ve dardı, film bobin değiştirmek üzere ara verdiğinde, tütün tiryakisi seyirciler, salondan çıkıp, bir an önce sigarayı soğurmak için dışarı fırlamaları, deprem anında kapalı bir yerden kaçan insanlar gibi hızlı olurdu. O daracık alanda sigaralar tüttürülmeye başlayınca dumandan, göz gözü görmezdi desem, yeridir. Hey gidi yıllar hey!
BOĞULUYORUZ ŞÖFÖR UYUYOR MUSUN?
Öte taraftan; o otobüsler, o trenler, o taksiler ve diğer insan taşıyan araçlarda, sigaranın dumanı eğer mevsim kış ve pencereler kapalı ise (Boğuluyoruz, şoförümüz uyuyor mu?) Diye yırtınmaya kalkışsanız, sigarayı önce şoför yaktığı için, yerel ağızla: "Dıkımız" çıkmazdı. (-Dıkımız- bilindiği gibi sesimiz anlamında kullanılmıştır.) Nihayet yıllar geçip gitti ve sonunda, şu Allah'ın işine bakın ki, hükümet etmeye, sigaradan nefret eden, adını bile anmak istemeyen, kapalı alanlarda sigara soğurmayı yasaklayan bir siyasetçi başbakan olunca, tüm kapalı mekânlar oksijen solunulabilen hale dönüştü. Bu karar ülke gençleri ve yurttaşı için çok önemli bir karardı, hatta büyük bir sağlık sorununun belli bir noktasının halliydi! Ama yeni yetişen çocukların; sokaklarda, caddelerde, şurada burada sigara içmeleri, gelecek için, ciddi bir felaket halini alma özelliğini korumaktadır! Böyle düşünüyorum. Dolayısı ile konu mutlaka halledilmelidir, genç yurttaş bu kötülüğün sonuçlarından kurtarılmalıdır! Diye aklımdan geçiriyorum.
YAŞEPDURUSAM CUVARE SAYESİNDE YAŞEPDURUN YOOSAM ÇOKDAAN ÖLDÜDÜM
Yasak getirildikten sonra, sigara tiryakilerinden küçük bir grupla ve yerel ağzımızla konuşmuştum. Dedim ki: "Kapalı alanlarda artık cuvare içilmecek, naha? Garardan memnun musunuz?" sorusunu yöneltince, biri hemen atıldı! Ve yerel ağızla: "Benim içtiğim cuvareyi yasaklaasa, bende unu oy veemen!" Diye tepkisini ortaya koyup, işi bitirdi(!) Diğeri, arkadaşından aşağıda mı kalsın?: "Bendi veemecen! Paramınnan aldıgım cuvareyi, neden içirmeyorumuş, neden yasakleyorumuş, söölü baken?" Diyerek, getirilen yasağın önemini kavrayamadığını ortaya koyuyordu. Üçüncü kişi ise: "Evimdi içerin, kimsi garışımaz. Ben cuvare işmiden duruman, beni yaşadan cuvaredi! Cuvare olmusa, çokdaan öldümüm!" eleştirisi kahkahalarla gülünmesi gereken yanıttı. Ama sohbette, ikram ettikleri kahvenin hatırı için ciddiyetimi koruyordum.
SİGARANIN ZARARINI SONRA ANLADILAR, AMA.
Ve ne tekim, bir süre sonra içlerinden biri şu an hayatta değil, bir diğeri ayağındaki bir damar sorunu nedeniyle yürüyemediğinden hâlâ evden çıkamıyor. Öbür yurttaşta, koltuk değnekleri ile zorlanarak evinden iki adım ötedeki mahalle kahvesine, oğlunun desteği ile gelip gidebiliyor. Oğluna: "Babanız sigara içiyor mu, merak ediyorum?" diye sorduğumda: "Yok ağabey, ne sigarası, kriz geçirdikten sonra sigarayı eve sokmuyor, eve gelen giden misafirlere bile: "Bakın hu halime!" diye içirmiyor! Deyince, geçmiş olsun dileğimi, babasına iletmesini rica ettim.