Deprem; yıktı, on binlerce insanımızı öldürdü, dağa benzer milyonlarca ton enkazı bıraktı ve bitti. Ama yaşam durmuyor, durdurulamıyor. Unutulmayan acısı ise kahredici! Hüzünlü yaşam sürerken, ülke gündemine birden akla gelmeyen, tahmin edilmeyen, bazı siyasi davranışların balans ayarındaki bozuk durum kareleri, bir adım öne çıkıyor! Bir başka konunun tartışılması yönümüzü, söz konusu olaya çeviriyor. Dehşet an'ları, kurtarma ve yıkım kareleri zihinlerden elbette silinmiyor, ama takvim yaprakları da birer birer düşüyor ve zaman ilerliyor.
On binlerce kıymetli yurttaşımızın ölümünden sonra, başımı iki elimin arasına alıp düşünüyorum. Böyle afetler için; mükemmel şekilde organize edilmiş ve yetiştirilmiş personel, her afete yetişen asker, gönüllü maden işçileri, itfaiye timleri, gönüllü yurttaşlar ile köpekler, tüm Dünya'da ve bizde de, kullanılıyor. Bu değerli yurttaşlarımız; Büyük fedakârlık gösterip pek çok depremzedeyi enkazdan çıkarıp hayata bağlıyor. Gururlanmamak olanaksız.
Bir an daldım. Teknolojik gelişmelerde, bazı cihazlar üretiliyor veya satın alıyoruz. Örneğin: Isıya duyarlı cihazlar(Halen kullanılıyor!) Ama belirlenen o ısıyı görüntüye dönüştürebilen teknoloji üretilmiş midir, bilmiyorum... Eğer şimdiye kadar gerçekleştirilmiş olsaydı, kabul edersiniz ki, durum çok daha farklı olurdu ve nitelendirilmesi yapılırken: "Dünya'da eşi benzeri olmayan, muhteşem bir ürün" olarak sunulur, yararını da, tüm insanlar paylaşırdı. Ayrıca enkaz altını direkt ve net olmasa da, görüntüleme yapabilen, süper röntgen cihazı var mıdır, yoksa üretilme aşamasında mıdır bilgim yok. Ama yapılabilseydi, net görüntü olmasa bile, kurtarma değerlendirilmeleri bu görüntü esas alınarak gerçekleştirilir, bu denli can kaybı olmazdı. Yurttaşımızdan bir kısmını daha kurtarabilir ve ülke derin acılara gark olmazdı. Ama gelecekte bu teknolojinin kullanılacağından, adım gibi eminim.
Yanı sıra, duyarlılık yeteneği son derece etkin, gece ağır uykudan bile uyandıran ve yüksek ses gücü olan sirenlerin, şehirdeki minarelere(Aklıma gelen) yerleştirilerek, depremin başlamasından hiç olmazsa, (2-3)dk evvel otomatik ve elektronik olarak devreye girse ve hepsi birden çalışsa, pek çok insan belki ölümden kurtulur. Böylece, ölümsüz depremler ilk kez görülmüş olur! Ülkemiz, depremin sanki ana merkezi gibi! Onun için bu ölümcül olaya maruz kalıyoruz! Üstüne üstlük sinsi düşmanın insanları ve diğer canlıları, ne zaman enkaz altına alacağı, belirlenemiyor, adeta: "Sıranızı bekleyin uygun bulduğum bir anda gelir silkelerim!" der gibi bekletiyor!
O nedenle: Konu ile ilgili araştırmacılar ve diğer bilim insanları yer altı erken uyarı sistemini mükemmel hale getirebilmek ve ayrıca ulusal siren sistemi kurulup elektronik olarak bağlanması, konusundaki çabadan vazgeçmemeli. Emeğini vermeyi esirgememeli ve Dünya'da Türk araştırmacılar bu müthiş buluşun kahramanı olmalıdır!
Genel ve yerel yönetimler, depremler nedeniyle her an kötü günler yaşanabileceği ihtimalini, göz önünde tuttuğu mutlaktır. Bunun için, konteyner evlerin yapımına başlamak ve depolara stoklamak mecburiyetimiz vardır. Çünkü "Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz" "Konteyner Şehir" için seçilecek alana; özellikle alt yapısı, içme suyu, gıda deposu, Güneş panelleri, fırın, okul, mobil elektrik santralleri, projelendirilmelidir.
Ülkesi için her an her türlü fedakârlığı gösteren, canını vermekten çekinmeyen, bu asil ve kıymetli ülke yurttaşı için yapılmalı, çadırlarda yaşam savaşı vermemelidir. Bereket versin mahruti çadırlar artık kullanımdan kaldırılmış. Çoklu insan zayiatını mutlaka önlemeliyiz. Bir an önce, şikâyeti bitmeyen çadırdan kurtulup, konteyner ev üretimi için adım atılmalıdır. Hem de en az: Birmilyon adet, üretmek kaydı ile bu işe başlanmalıdır. Hatta en mükemmelini yapıp, ihraç ürünü niteliği kazandırılarak, yurda döviz girdisi sağlanmalıdır. Çünkü biz bunu yapmaya mahkûmuz ama üretmeye de muktediriz.
YAPI DENETİM!
Gelelim konunun: "Hah! İşte, esas sorun burada!" denilen noktasına! Sevgili yurttaş, siz bu şirketleri biliyorsunuz, ama müsaade ederseniz bunu da kaydedeyim ve yazıdan öyle çıkayım. "-Yapı Denetim Kuruluşu-" bir inşaatın başlangıcından, bitimine kadarki süreçte: "İnşa faaliyetlerini ve dolayısı ile müteahhidi denetleyen kuruluşlardır! Görevi binaların depreme dayanıklı olması! Yangın merdiveninin bulunması, sağlamlığı, yangın alarm sistemi taşıması ve projeye tam anlamı ile uygun olması için, doğru yürütmek ve kontrol etmesi ile yapıların imar planına uygun olup olmadığı konusunda alanı denetlemek ve raporlamaktır" kısaca ve özet olarak tanım, budur.
Her yapı denetim Şirketi, işini doğru dürüst yapıyordur, aksini söylemek mümkün değildir. Ama bazı yeni apartmanlar, nedense depremde yıkılmaktadır! O da apartmanın, şanssızlığı mı desek, yoksa malzemeyle ilgili bir sorun mu yaşandı acaba diye düşünsek veya bilmediğimiz başka sorunlar var herhalde, diye mi düşünsek doğru olur, bilmiyorum? Artık yorumu size bırakıyorum. Ne düşünürseniz düşünün onu siz bilirsiniz(!)