O ALANI BOŞALTMAK DEMOKRASİYE VE YURTAŞA SAYGIDIR

O ALANI BOŞALTMAK DEMOKRASİYE VE YURTAŞA SAYGIDIR

Görünenler bir alışkanlığı çağrıştırıyor ve:"Allahallah, gerçekten seçime mi gidiyoruz?" Demek geliyor insanın içinden. Çünkü ülkemizde seçimlere bir yıl kala, iktidar ve özellikle yerel yönetimlerin çalışmaları, normal zamanda rastlanmayan hıza erişir. Seçmende tebessümle seyreder, ama belli etmez. Ama seçim yaklaştıkça değeri; altın gibi, avro gibi, dolar gibi artar. Seçmen; İlk kez veya yeniden seçilmek isteyen adayın yüzünü, çarşı pazarda yahut tesadüfen herhangi bir yerde bir/iki defa görürse görür. Fakat umulmadık anda karşılaşırlarsa aday, seçmenle tokalaşır! Ama seçildikten sonra dört yıllığına ortadan kaybolur. Eğer gelecekte yeniden seçilmek için aday olursa, beşinci yılda tekrar çarşı/pazar dolaşır.

Önemli olan, seçmen ve seçilecek olan da, bu süreci bilir. Ama bir istisna, aday seçmenin içini dışını ve aklından geçeni okur! Adayın sıkıntısı sandıklar açılıncaya kadardır. Sandıklar açılıp kazandığı belli oldu mu: "Yürü yavrum yürü, şalvarını sürü" süreci başlar, seçimi kaybeden partinin taraftarı da: "Hiç mi, gülmeyecek benimde yüzüm" Diye başlayan şarkıyı, içinden ayıtır.

Muhterem seçmen oyunu kullandıktan sonra, onun için her şey bitmiş ve "Geçim" süreci yeniden başlamıştır. Bu arada hükümet eden, her ne kadar: "Tarih bellidir, bu tarihin dışında hiç kimse erken seçim diye sayıklamasın" demeyi sürdürse de, muhalefet samanın altından yürüyen suyu, sürekli rasat eder ve parti uzmanları da, rotayı çizer.

Geçen hafta, henüz akşam yasağı başlamadan karşıdan; dalgalı denizdeki tekne gibi sallanan, biri geliyordu. Adamın kafası iyiydi, yeni cilalandığı belliydi. Yanımdan geçerken: "Selamünaleyküm aabecim!" Deyince bende: "Ve aleyküm selam!" demek zorunda kaldım. "Nereye gidiyorsun?" diye sordum: "Eve gidiyorum aabecim." "Pekiii" dedim: "Selamünaleyküm'ün Türkçe anlamı ne demek biliyor musun?" diye sordum  "Biliyom aabe." dedi. "Ne demek?" Dedim. "Nassın aabecim" Demek! "Aferin!" Tamam(!) "Şimdi, bu içkili halinle Tanrı senden hoşlanır mı?" Sorum, onu ciddileştirdi "Ne bilem aabe, ben Allah'ı severim. Her işim denk gider, günlük üç/beş ayakkabı boyar parlatırım, nafakamı çıkarır, akşam eve dönerken, bende kafayı o biçim cilalarım." diye yanıtladı. "Pekiii yarın seçim olsa, oyunu hangi partiye verirsin?" Diye sordum. Biraz düşündü, "Hangisine vereyim?" Diye, o da karşı soru sordu. "Sen söyleyeceksin" dedim. Ve ekledi: "Ben ekmek partisine veririm, yediğimiz bir topan ekmek!"(Yurttaş sağlığı nedeniyle pek et sevmiyor) dedi. Laf çiklete dönüşmeden, ayrıldık!

Girizgâh kapatıp, gelelim ana temaya. Şehrimizdeki ücretsiz tuvaletler alkışlanan ve takdir gören bir uygulama oldu. Başkanı yere göğe sığdıramıyorlar! Çok seviyorlar.

Ayrıca göz önündeki caddeler, uygun görülen bazı sokaklar(!) pazar yeri zemini ve çatısı, Kocahan geçidi ile diğer düzenlemeler, şehrin yüzünü daha şirin hale getirdi! Yapılanlar, yerel yönetimin asli görevi olmasına rağmen, uygulama puan kazandırdı.(İyi ki, toplu şükür namazları kılmadılar!)  

Gümüş başkanla; hem seçmen ve hem yurttaş olarak, bunca yönetim sürecinde, maalesef iki veya üç/beş kez tokalaştık. Bunun ötesinde görüşmedik. Ancak iyi niyetli çabaları, performansı ve samimi ilişkileri ile sempatik kişiliğini; içtenlikle kutluyorum, kendileri ile birlikte ekibini tebrik ediyor ve dostane duygularla alkışlıyorum.

Bir atasözü: "Dostluk başka, alışveriş başka" Der. Bu sözden yola çıkarak aziz başkana soruyorum: Lokma meydanına, hangi dahi, o inanılmaz ve tuhaf projeyi oraya uyguladı? Oradaki tarihi caminin yanına şık bir havuz yapılsa idi, çok daha mükemmel bir meydan görüntüsü oluştururdu. Oysa şimdi her yer beton. Veya orta yere bir Çınar dikip çevreyi çim alan haline getirseydiniz; çok daha zevk verici, iç açıcı ve huzur verici olurdu.

Oturma bankları da, bir başka tuhaf, yargın yargına oturuluyor. Kesik kesik fışkırttığınız artezyene(!) ne demeli? Bu sistemi çok mu aradınız? Anıt çevresine yapıldı da, yetmedi mi? Prostatlı yaşlı gibi, aralıklarla fışkıran ve betonun üzerine düşünce, beygirin kalçasında şaklayan kırbaç sesi gibi sesle o su sesi, huzuru ve dinginliği arayan insanın beynini tırmalıyor. Durum, olağan üstü zevksizlik.

İnsan Hakları parkı, güvercin kirliliğinden geçilmiyor! Alan, onca emek ve para ile yeniden düzenlenmesine rağmen pislik içinde! Kamuoyu adına soruyorum: Şehrin orta yerinin, böyle kirletilmesine neden izin veriliyor? Her gün ve her an kirlenen bu zemin, sürekli temizlenmesi gerekiyor. Kuşların oradan parka veya uygun bir yere alınması neden düşünülmüyor? Bu konu neden değerlendirilmiyor? Şehir kirli! Kamuoyu tepkisine rağmen, kuşları orada tutmak bir karşı duruş! Zemin her gün kuş dışkısı ile serpilmiş iki/üç avuç dolusu buğday, simit ve diğer yiyecek artıkları ile dolu! Hele kaldırımın kirletilmişliği ile Kültür evine ait ön cephenin halinden, yurttaş olarak ben utanıyorum ve rahatsızım! Birde, şehri gezip görmeyen yerel yöneticiyi düşünün!(Gidip görmeyi niyetlense, hemen temizlenir ve "Bakın efendim tertemiz, hiçbir kirlilik yok. Yazar olayı abartmış" Denir.

Hele söz konusu alanın orta yerine çizilen Koca han'ın acayip resmi!!! İnsanı şaşırtıyor! Resme bakan yerli yurttaş: "Bu ne acaba?" Diye sorma ihtiyacı hissediyor. Hayret! O nasıl bir çalışma? Koca hanın maketini yaptırıp koymayı hiç mi düşünmediniz? Birde o tuhaf resmi zincirlerle koruma altına almışsınız ya, çok yaşayın emi? Gelip geçen kahkahalarla gülüyor! Sanat eseri görmemiş olsak, "Sanat buna deniyor herhalde?" diyeceğiz(!)

Yağ ve Peynir Hali binası yapıldı, biteli hangi zaman oldu, hala açılacak! Niye bekliyor? Bilinmiyor! Bir sebebi varsa açıklayın, halkı bilgiden mahrum etmeyin!

 Her şeyin ötesinde, Perşembe pazarı zemininin bir bölümünü, belediye memurlarının araçları için otopark alanı yapmak, yurttaşa ayıp etmek demektir! İlk seçimde hükümet etmeye birinci sıradaki aday bir partinin ilçe belediyesi, şehrin pazar yeri zemininden 25-30 araçlık bir parseli, millete göstere göstere otoparka dönüştürürse bu kabul edilemez. Demokratik bir ülkede böyle bir tasarrufa gidilemez. O alan; boşaltılmalı, "Biz yaptık oldu" cüreti ortadan kaldırılmalı ve eski haline, pazar esnafına tahsis edilmelidir! Çünkü bu bir adalet anlayışı, yönetim terbiyesi ve ötesinde, yurttaşa özde saygının bir gereğidir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI