O VAHİM ANI YAŞADIĞINIZ MUHAKKAKTIR!

 

Çocuk yıllarımda da, bugünkü gibi, sokakları dolaşır kendimce gözlem yapar, yine kendimce toplumsal kültür yapısı açısından, insanları ve çevreyi incelerdim. Yıllar önce bir Cumartesi günü yine dolaşırken, sokakların birinde çıkmaz, çıkmazda bir ev, evde de, yaşlı bir çift. O gece yaşlı adamcağızın eşi ölmüş ve hayatta yapayalnız kala kalmış.(Konuşmalardan duyduklarım.) Evin kapısı açık ve önünde 15/20 kişi var.  İçeride yas edenlerin sesi duyuluyor. İyice yaklaştım, hayata girdim, sandalyeler sıralanmış yaşlı adamlar oturuyor, diğerleri ayakta. Yas'a, gelenlerin konuştuklarını kulak misafiri olunca: Ölenin çocukları gurbette imiş, gelmeleri biraz gecikecekmiş, o nedenle cenazeyi bekletmeyeceklermiş. Kadının eşine de, Muğla ağzı ile: "Başın sağ olsun Üsen ağbe, Allah Cennette gavışdırsın" deniyordu.

Kadınlar hayatın bir köşesine kümelenmişti, duvar dibinden yanlarına yaklaştım. Daha 11/12 yaşımda olduğum için rahatsız olmadılar. İçlerinden biri diğerlerine, Muğla ağzı ile: ".Güzee Allahım, adam kısmını hu Dünyada bi başcazını gomasın, alıyoosa önden aasın!" Dileğinde bulunurken, diğeri dileğe katılıp: "Dedigin doğru Ferişdah abla, gadın kısmı kendi kendine olup gidiyoru. Üsen ağbenin işi zor gari" diye yakınıyordu. İçlerinden bir diğeri ki, kapı dibi komşusu imiş: "Susun baken! Mehellemizin böyüğü, kapı dibi goşum. İrehmetli Hagma ablamın hatırı vaa. Ööle bi başına goyverili mi: Biree gün areenen gidee, yemeğini huruveriz, hafdıdı biyon, evin içini/dışını silee süpürüz, Aleddin, onbeş günde biyon bazar hamamını götürü, çameşiri de, yıkeecek biisan buluruz, işdi bu. Oluu gidee naapam. Ölennen ölünmeyoru" diye çözüm gösteriyordu ve Hüseyin ağabeyi için kendince, yaşam programı hazırlıyordu. Oysa Hüseyin ağabeyleri, eşinin yokluğuna üç ay dayanabilmiş ve 1954/Ekim'in de, vefat etmişti.(Tellalının duyurusundan öğrendim.)

Yazıya böyle bir an'ı ile başladım. Evin direği baba ise: Yanan ocağı, tüten bacası anadır. Babanın vefatı derin bir acı ise, ananın ölümü içler acısıdır. Benim gözlediğim, 70 Yıl evvel, kadının sabah ezanı ile başlayan ev içi hizmet mesaisi, akşam sofrayı topladıktan ve bulaşıkları yıkayıp oturduktan sonra biterdi. 

Her gün oda içi temizliği: (Aynı odada oturulur, misafir aynı odaya alınır, o odada yemek yenir, o odada ailenin bazı fertleri yatardı.) Süpürge ile yapılırdı. Uygulama sırasında tozlar havada uçuşur, bir/iki saat içinde, o tozlar paraşütçü birlikleri gibi yavaş yavaş odanın her yerine iner ve indiği yerde sinerdi.

Bu toz kaldıran süpürge temizliği, her sabah tekrarlanır, süpürme işi sona erdiğinde, nemli bezle toz almaya girişilir, günlük temizlik yıllar geçtikçe ömür törpüsüne dönüşürdü. Yaşlanınca uygulama zorlaşır, o nedenle gençlikteki gibi titiz davranılmaz, iş bitip biraz oturduğunda, Muğla ağzı ile: "Olduğu gadan oosun, yetivesin! Aboo, gelin mi oluyon ga, ben?!" denilir, üstünden geçilirdi. Çünkü enerji artık yetmez olurdu.

Sağlığımıza zarar veren, her türlü; kirli, paslı, tozlu ve buna benzer ortamdan korunmak için yapılan uygulamaya, bilindiği gibi temizlik deniyor. Bu uygulama, ev'lerde olduğu gibi şehirde de, yapılır, özellikle; genel tuvaletler, sokaklar, caddeler, bulvarlar bu konuda önem arz eder.

Örneğin: Belediye, Pazar içindeki üçer kabinli kadın/erkek tuvaletini, sonunda ele almış, yeniden düzenlemiş ve ücretsiz olarak kullanıma açmıştır ki, bu basit değişiklik bile yurttaşın takdirini kazanmıştır! Öte taraftan, biraz daha özen ve kalite kullanılarak ayni uygulama sınırsızlık meydanındaki tuvalette de sürdürülürse, başkan ve meclis alkışlanacaktır. Kalite, şıklık ve temizlikte yüzlerce tuvalet örnek gösterilebilir. Ama şehri yönetenler de, seçmen yurttaşta, bu konuda benden daha fazla bilgi ve görgüye sahiptir!

Sayın başkan ve Sayın meclis üyeleri! Bu şehirde ve mahallelerde yaşayanların çoğunluğu seçmeninizdir. Ve bu seçmen kitlesi parasını hesaplı harcayan kişilerden oluşur. Getirilecek tüm hizmetin, büyüğü de küçüğü de, yurttaş ve şehrimiz içindir. Hem siz bu hizmetlerin mükemmelini yapmaya talip olmadınız mı? ve bunun için seçilmediniz mi? Örneğin: Çay içmeye parası olmayan yurttaş, paralı WC'den nasıl yararlanır? Sıkışan insan eskiden zorda kalmazdı, çünkü pek çok yerde duvar kovuğu vardı ve sokaklarda da, kimseler olmazdı.

Sayın başkan! Pazar içi WC'ye düne kadar bırakın girmeyi, insan karşıdan bakınca bile tiksiniyordu. Neyse, ağzını burnunu düzeltiniz, elini yüzünü makyajladınız ve insana yakışır hale getirdiniz. Ücretsiz olarak kullanıma açmakla da, alkışlandınız. Bu, pırıl pırıl tuvalet küçümsenmeyecek çok önemli bir hizmettir. Ama her an temiz tutulması da, bir o kadar şarttır. Bakım ihmale uğrarsa, yine utanılacak hale dönüşür, o zaman da, zat-ı alîniz sürekli köşemizin misafiri olur. Bendenizde sizi misafir etmekten mutluluk duyarım!  

"Tuvalet" denilip geçiliyor ya, Sayın başkan! Bazen sizinde: "Çok sıkıştım" dediğiniz ve o vahim an'ı, yaşadığınız muhakkaktır. Sokaktaki yurttaşın da, öyle bir anda, kendini temiz bir WC'ye atınca hissettiği rahatlığın hayalini kurun. O an'da sizin için ne kadar iyi şeyler düşünür ve nasıl içten teşekkür eder. Çünkü pırıl pırıl ücretsiz bir WC çok makbule geçer.

 

 

 

 

 

 

 

 

      

YAZARIN DİĞER YAZILARI