Kural/kural diye defalarca yazmaktan helak olduk. Hoş bir şey olacağı yok ya, işte. İnsan bir an, acaba diyor. Hani bir şeyler, bir yerden düzelmeye başlayıverir mi acaba rüyası gibilerden! Yahu ne kuralsız, ne vurdumduymaz bir milletiz be? Geçen gün, karşımdan gelen bir arkadaşımın, sorusu: "Bedri ağabey, hani bir türkü vardı, onu okuyan kimdi?" Soruyu ve sorma biçimine bakın! Bu tanıdığım, şakalarımı kabullenen tuhaflıklarına tepki gösterdiğim zaman gülümseyen, sevdiğim bir arkadaşımdır.(İyidir hoştur, ama sık sık tepemin tasını attırır)
Soracağı soruya biraz dikkat etmesi, öyle olur olmadık yerde, aklına ne gelirse sormaması için ve birazda sinirlendirdiği için kızdım: "Ulan Manda!" diye söze başlayacaktım ki, "Manda" der demez öyle mutlu olduki, şaşırdım(!) "Tamam Bedri ağabey, işte o türkü!" deyince, gülmeye başladım. Sinirlerim dağılıverdi(Biraz saflığıda vardır!) İçinde: Manda olan türküyü birden hatırlayamayınca, "Hani sinek danayı götürmüş ya" deyince gene gerildim. Türkünün orasından burasından, yemek tarif ediyor, içinde:(Sarımsakta vardı) der gibi kafamı karıştırıyordu! Ama sonradan, hatırlayınca, kuyudan su çeker gibi, türküyü gün ışığına çıkardım. Tahmin ettiğiniz gibi rahmetli sanatçısı Zehra Bilir'in: (Tiridine bandım.) adlı Kastamonu türküsüydü. Münasebetsizlik zordur, becermek herkesin harcı değildir, ama arkadaşımki Tanrı vergisidir(!)
Bir Tanrı vergisi daha: 3-4 yıl önceydi yanılmıyorsam. Bir Profesör, TV ekranlarında konuşurken: ".bize eğitimli insan gerekmiyor" diye bir cümle kurdu(!) Yani o Profesör: Boynuna bir ip takıp çekeyim, istediğim yere götürüp güdeyim istiyordu! Eğer ülkemizde böyle bir toplum oluşturulsaydı, eğitimsiz, mesleksiz, elinden hiçbir iş gelmeyen, ülkenin ve insanlığın, kendisinden hiçbir hedef için yararlanamayacağı bir güruh ortaya çıkardı. O topluluğunda yapabileceği, Manda'nın hangi söğüt dalına yuva yaptığını aramak, ararken de türküsünü ayıtmaktı.
Girizgâhtan sonra ana temaya geçmeden, şu hususu dikkatinizi çekmek istiyorum! İnsanlık için yararlı buluşlar üzerinde çalışan bilim insanı profesörlere bakarken, birde ağzından ne çıkacağını kontrol etmeden konuşan profesöre bir bakın!
Geçelim ölümsüz, yaralanmalı bir trafik kazasına. Tespit için polis olaya müdahale ettiğinde, hatalı tarafın alkollü sürücü olduğu, belliydi! Polis, promil ölçeri, hatalı sürücüye yaklaştırıp: "Lütfen Üfleyin!" deyince, sarhoş sürücü uzatılan cihaza bakıp: "Ne bu ağbey?" diye sordu. Polis yine: "Lütfen üfleyin!" Deyince, nedeni belli olmayan kahkaha ile gülerken, hafif çırpıntılı denizdeki küçük tekne gibi sallanıyordu. Bu arada polis memurunu öpmek istediğini söyleyip: "Ağbicim seni çok sevdim, vallahi öpücem!" Diye hamle yaptığı sırada düştü, iki memur yerden kaldırdı. Memur: "Lütfen üfler misiniz?" Diye, ciddi tavır sergilediğinde: "Üflerim ağabeyciğim, sen emret! Üfle de üfleyeyim!" Zaman süratle ilerliyor, saat: 01.30'u gösteriyordu. Polis yapması gerekeni tekrarlıyor, biraz daha ciddi bir tavır takınıyordu ama sonuç nafile: "Üflemiyorsunuz, o zaman sizi hastaneye götüreceğiz, hadi bakalım!" Deyip arabaya bindirmek istenince, sarhoş sürücü, birden: "Bi Dakka! Siz benim kim olduğumu biliyor musun?" diye kükredi: "Babamın Kayınçosu milletvekili!!!" Dedi ve tepkiyi bekledi. Tepkiyi alamayınca, "Hadi bakalım şimdi konuşun! Ne diyeceksiniz, görelim?" Diye trafik ekibini; ürkütüp, korkutup eve kaçmak istiyordu. Otomobile binecek ve sürecek hali yoktu, milletvekili numarası çok bayatlamış bir tehditti, memur teşekkür edip, yemedi(!) Hastaneye tıpış tıpış değil, polis aracında gitti.
Yurdum yurttaşına kurallar sıkı biçimde öğretilmedi ve kuralsızlıklar hep idare edildi. Böylece: "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?"derken, parmak sallayıp, "Allah'ıma kitabıma: "Seni falan/filan yere sürdüreceğim buraları göremeyeceksin, bir daha gelemeyeceksin!" Tehdidini avazı çıktığı kadar bağırarak yaygaracılıktaki maharetini gösterdi, yetmedi: "Bana yaka numaranı ver, kim olduğunu göreyim!" diye yasaları ve kuralları çiğnemekten çekinmedi!
Hastaneden sonra karakola ifade vermek için geldiğinde, bir kenara çekildi, ailesine telefon edip babası ile görüştü: "Baba başım belada(...) Enişteye telefon et, polis alkollü yakaladı, ehliyetimi ve arabamı el koyacak!" Deyince, baba: "Yeter artık be, yeter yahu! Vallahi bıktırdın! Bu sefer cezanı çekeceksin, kimseye telefon etmiyorum, hadi güle güle!" deyip telefonu kapadı! Yasaları, Kuralları tanımayan genç yurttaş, paçayı bu sefer kurtaramadı ve milletvekili torpili patlatamadı!