ŞEYTANI DEREYE GÖTÜRÜR, SU İÇİRMEDEN GETİRİR

 ŞEYTANI DEREYE GÖTÜRÜR, SU İÇİRMEDEN GETİRİR

Babasının görevi gereği 1960'lı yıllarda şehrimizde yaşayan, şimdi ise Karadeniz bölgesindeki memleketi bir il'de ikamet eden arkadaşım, 20 gün önce Pazar sabah kahvaltısı için, yakın aile dostlarından birini, eşi ve çocukları ile birlikte bağ evine misafir etmiş. İki aile, dostane sohbetle başladıkları kahvaltıda masaya konulanlar tüketilirken çaylar içilmiş, kahveler yudumlanmış sohbet de, sürüyormuş. Hava çok güzel, muhabbetin uzun süre konuşulan bölümü ise harikaymış. Misafirliğin sonuna yaklaşıldığında, şehir içindeki evlerine dönmeden, güncel bir konuyu tartışmışlar. Konu da, korktukları adını duyunca tahtaya vurup "Aman kapılardan ırak" dedikleri, Gezegende yaşayan 8 milyar insanın derdi, COVID-19 muş.

 Hava kararmadan sohbet bitirilmiş, bağ evi derlenip toplanmış, kente dönmüşler. Arkadaşım ve eşi eve vardıklarında bir süre daha oturup, haberleri izlemiş ve sonra yatmışlar. Ancak kaliteli bir uyku uyuyamadıkları gibi, sabah olmadan ayaklarında ve eklemlerinde müthiş ağrılar başlamış, damarları tuhaf şekilde şişmiş. Eşi de ha keza aynı rahatsızlık içindeymiş. Müthiş ağrılar içinde ambulansı çağırmışlar ve apar topar hastaneye gitmişler. Yapılan test sonucu: COVIT-19 çıkınca korktukları başlarına gelmiş. Kimlerle birlikte oldukları sorulmuş, misafir ettikleri o aile hastaneye alınmış, çocuklar da gelmiş ve test edilmiş, ancak onlarda hiç bir sorun çıkmamış, sonuç: Negatif. Geçen hafta kendisi ile görüştüm, hastalığı yendiklerini, iyi olduklarını kısa zaman sonra taburcu olacaklarını söyledi. 

Şimdi "Bize bir şey olmaz!" Diyenleri uyarıyorum! Lütfen, şapkan varsa önüne koy ve düşün! Olay aynen birinci paragrafta anlatıldığı gibidir. Oysa arkadaşım; çok dikkatli, titiz, pimpirikli ve her şeyi aşırı şekilde dikkat eden bir kişiydi. Buna rağmen virüsü; nereden, ne zaman ve nasıl kaptıkları konusunda hiçbir bilgileri ve fikirleri yok. (COVID-19'u hala önemsemeyen ve tedbirlerle ilgili uyarıları kulağının arkasına atanlara işte kıssadan hisse!) Nihayet soluk hastanede alınıyor! (Bildiğiniz gibi COVIT-19 hastaların büyük sıkıntısı, zor nefes almak) Neyse ki, oğullarının da, yakın bir ildeki hastanede görevli doktor olması ve tedavinin başarı ile sürdürülmesi sonucu paçayı virüs'e kaptırmamışlar. 

Her zaman yazdığım ve yazacağım gibi sorunun ana kaynağı, yurttaştır. Yurttaşın; adamsendeciliğidir, vurdumduymazlığıdır ve kurallara saygılı davranmamasıdır. Özellikle genç ve orta yaş grubu yurttaş. Yaz mevsimi nedeniyle, salıverelim çayıra, deyip kontrol gevşetilince, sonucun böyle olacağı tahmin ediliyordu. Ama Yaz mevsiminde de: "Evde kalacaksınız, belli vakitlerde dışarı çıkacaksınız!" Denilseydi, yurttaş, inanılmaz derecede, ruhsal ve fiziksel sıkıntılar yaşayacaktı. Şimdi bir an düşünmenizi isteyeceğim! Ege ve Akdeniz bölgelerinde, o sıcaklarda koruma amacına matuf, sınırlı sokağa çıkma iznine tabi yurttaşı, nasıl koruyacaksınız? Bu gibi tedbirlere tabi vatandaş, o sıcaklarda evde bunalması ve sıkıntılar yaşaması gerçeğin ta kendisidir. Sinirlerin bozulacağı, hareketsiz yiyip içip yatmanın, birçok sağlık probleminin başlamasına neden olacağı her zaman akla gelir. Yaz günleri evde kalınması halinde, yurttaş (Eğer içki de, içiyorsa) saldırganlaşabileceği ve birlikte yaşadığı hane halkını rahatsız edeceği de, göz ardı edilemez. 

Onun için yurttaş, savaş sırasında verilen çeşitli alarmlara nasıl dikkat kesilirse o hassasiyetle uyarıları dikkat etmek zorundadır! Çünkü bu sağlık sorunu da, bir savaş niteliğindedir. Sosyal mesafeye mutlaka dikkat edilmelidir. Hatta bunun ne denli önemli olduğu görsel olarak anlatılmalıdır. Hem de COVIT-19 sorunu bitinceye kadar. (Sayın Sağlık Bakanı! Sosyal mesafenin önemini; fotoğraf, video ve diğer örneklerle sürekli anlatılmasının gerekliliğini dikkatinizi çekmek istiyorum. Sosyal mesafe bu denli neden önemli? Bunun iyice hafızalara kazınması gerekir. Yurttaşın çoğunluğu bu önemi henüz tam anlamış ve kavramış görünmüyor! Çünkü boş vericidir,  adamsendecidir, söyleneni tam dinlemediği için anlamamakta ve değerlendirememektedir. Bu nedenle bulaşın yayılmasında etkin rol oynamaktadır. Ne tekim yaşadığım il merkezine, ilçelerdeki, mahallelerin(Köy) birinden gelen ve tesadüfen rastladığım yurttaşa: "Hemşerim" Dedim. "Televizyonlarda sosyal mesafe deniyor, ben anlamıyorum, nedir bu sosyal mesafe?" Diye sorunca: Dudağını büktü, yerel ağızla: "Valla bende bilimen arkıdeş. Zaten ben boralı deyilin, benim hanım hasda, üniversite dogduruna bakıda geldim. Sen unu, bilene sor!" Deyip, yürüdü gitti. Durum maalesef böyle Sayın Bakan.) 

Yaz girmeden, nişan, düğün kına ve buna benzer toplu törenler yasaklansaydı, ne olurdu? Bence olacağı şu idi: Kumarbazların yaptığı gibi, gizlice kiralık yerler tutularak, gizli törenler yapılacaktı. "Kimsenin de haberi olmaz" diye düşünülüp, böyle çözüm arayışlarına gidilecekti. Örneğin: Şehrin uzaklarında meskûn mahal olmasa da, boş bir alan bulunup, orada düğün dernek kurulurdu. Tabii o  zaman'da, bulaş 2500 rakamına ulaşırdı. Sözün özü, COVIT-19 a bulaşmak için ne çare varsa aranıp bulunur ve illâ ki, virüs kapılırdı. Virüsü kolay şekilde kapmanın yöntemini de, iş bitiricilerdir. Kendilerine has yöntemlerle işi becerirlerdi.(!) Hani bazı iş bitirici uyanık cingözler vardır ya, o ve onun gibileri tanıyanlar şu örneği verir: "Şeytanı dereye götürür, vallahi su içirmeden getirir!" Derler. 

COVIT-19 derdinden kurtulmanın tek çaresi hatta alternatifsiz çaresi kurallara uymaktır. Değerli yurttaş, eğer kurallara uymaz, bana bir şey olmaz diye düşünür ve öylesine yaşamayı sürdürürsen, bir gün kendini, hastanede beyaz çarşafların içinde, kefenlenmiş gibi bulursun. Eski tulumba ile kuyudan su çekenler gibi, nefes alabilmekte çok güçlük çeker, Denizli horozunun öttükten sonra, nefesini içine çekerken çıkardığı ses gibi, nefes almaya çalışırsın. Arkadaşımın durumunu anlattım, nere bulaşacağı belli olmayan virüs'e dikkat.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI