SİZİ GİDİ KURAL TANIMAZLAR SİZİ

          

 Sizi gidi kural tanımazlar sizi, sizi gidi "Bana bir şey olmaz/Adam sende/bana ne?" diyen, cüretkârlar sizi! 26 Eylül 2020 tarihli yazımı, sizin adamsendeciliğinizden ötürü: "YAZIN YEDİĞİNİZ NANELERİN SONUCU, ALINACAK TEDBİRLERDİR" Başlığı altında yazmışım! Yazının bir paragrafında: "Görünmez katilin bir gün burnumuzdan gireceğini, bunun için nasıl korunacağımızı ve nasıl hayatta kalacağımızı düşünürken, Fatih Erkoç'un şarkısını anımsadığımı, o şarkının nakaratındaki: "Oynatmaya az kaldı, doktorum nerede, (Bir güzel kız yüzünden) yerine, bir virüs yüzünden çıldıracağım" Diye güncelleyip mırıldanmışım. Şu anda yeni tedbirler getirildi, gerekli görülmesi halinde ki, görüleceğini umuyorum, devam edeceğinden kimsenin şüphesi olmamalı. Kurallara uymamanın, duyuruları kulak ardı etmenin ve tedbirsiz davranışların sonucunu, göreceğiz. Eee. Ziya Paşayı gel de rahmetle anma. Beyit'inde: " Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı "tedbirleri yemektir!"

 Kuralsızlığımızın, disiplinsizliğimizin ve vurdumduymazlığımızın, başımıza açtığı sorunlardan ötürü her şeyi kendimize benzettiğimizi yazmaktan bıktım. Maskeyi de; kolumuzda, pazumuzda ve çenemizin altında gezdirirken, onu da benzettik! Nedir şu sorumsuzluktan, çektiğimiz, Allah aşkına? Yaşam düzenimiz bozuluyor. Ne demeli böyle yapanlara, bilmiyorum. Bu gibilerin, hiçbir şeye; faydası yok, üstüne üstlük hepside zararlı.

 Aynı yazının bir diğer paragrafında: ".yeter artık, hep sınıfta kalıyorsunuz ve ne yapacağımızı ve nasıl kurallara uyacağınızı merak ediyoruz! Çünkü yurttaşlığınızdan hicap duyuyoruz" Demişim. İçimdeki sıkıntıyı yeterince ve bir türlü dışarı atamadığımdan, aynı paragrafın devamında: ".söylenenleri biraz ciddiye alın, ne diyorlar, deyin! Siz ne biçim terelelli yurttaşsınız be? Anamızı sürekli ağlatıyorsunuz!" Demeyi de, mecburiyet hissetmişim.

 Yine bir başka paragrafta: "Bir gün, COVID-19 seni bulduğunda, kurallara uymamaktaki ısrarının pişmanlığından ötürü, o muhteşem kafanı kırmak için sert taş arayacaksın! Ama bulamayacaksın." Diye hatırlatmışım.

 Şimdide, yeni açıklanan ve 5 bini geçen hasta tespiti karşısında: Aman Tanrı'm deyip, tekrar Fatih Erkoç'un şarkı nakaratını mırıldandım. Ne olacak, nasıl olacak? Diye dalıp gittim, gözümün önüne hep o sorumsuz insanlar geldi! Onlara, şöyle hitabetmişim, bir başka paragrafta: ".yahu sendeki kafatası, en şiddetli depreme dayanıklı betondan, daha sağlam. Acaba üretimin sırasında normal beyin lobların konulması unutuldu da, ceviz kadar lob'lar son anda mı monte edildi? Diye merak ediyorum!" Demişim ve devam etmişim: "O nedenle mi, vahim durumu anlamakta hala sıkıntı çekiyorsun?" Sorusunu sormuşum. Ama sonuç: Nafile hanım.

 Sondan bir önceki paragrafta: "En sert taş bu taş! Diye bulduğun taşı, kafanı kırmak için vursan, kafan o taşı, öğütülmüş darı unu gibi tuz/buz etmezse ben ne olayım" Deyip yine devam etmişim. Demişim ki: "Yani o muhteşem beynin, Sağlık Bakanlığının binlerce kez tekrarladığı: Tak şu maskeyi, ayarla sosyal mesafeyi uyarısını bir türlü anlamamış ya! Ne diyeyim? Seni, aramızda idare edip gidiyoruz. Ama problemsin! Kurallara uyan yurttaş, sende bir arıza olduğunu tahmin ediyor da, nasıl bir arıza onu bilemiyor! Bazısı: Kafasında kontak yapan, bir iki nokta var derken, bazıları: Birkaç tahtası mutlaka eksik diyor!" Deyip, bitirmişim.

 Son paragrafta: "Yazın çok dağıttınız, yiyip içtiniz, gülüp oynadınız. Sokak düğünlerinde el ele tutuşup, kuralları ayaklarınızın altına aldınız, ne maske, ne sosyal aralık. Tepindiniz, hiçbir şeyi umursamadınız. Yetmedi çıktınız tekneye. Gerçi kuralları uygulayacak anlayış ve düşünce gücünden yoksundunuz! Ama COVIT-19 tablosunu değiştirmeyi becerdiniz. Ülkeyi sorumsuzluklarınızla bu hale getirdiniz. Devlet sıkı tedbirler alacak, ceremesini de, halkın belli bir yaş gurubu çekecek! Yediğiniz nanelerin sonucu, alınan tedbirler yurttaşa yansıyacak. Eğer devlet ben olsaydım, yaz boyunca hepinizi tespit eder, üç ay evinizde istirahat etmenizi sağlardım. Çünkü yazın yediğiniz hurmaların tadı, kış aylarında daha iyi anlaşılır da, ondan(!)" Deyip yazıyı bitirmişim.

 Gelelim bu güne. Hükümet yeni tedbirler aldı, her kesimin payına düşeni duyurdu. Daha önceki yazılarımda ısrarla belirttim. 65 yaş ve üstündeki yurttaş; tedbirli, ürkek, kendi gölgesinden korkan, aklı başında yurttaştır. Yaşlılara takdir edilen üç saatlik izin, öğrencinin teneffüse çıkarılmasına benzemiş. Corona-19 Virüsünü bulaştıran genellikle genç kuşak. Siz tedbirin sıkısını, kural nedir bilmeyen, gerekliliğini öğrenememiş gençleri korumak için getirin. Yaşlı; elindeki bastonu ve tıknefesi ile çarşı/pazardan bir şeyler alıp, dinlene dinlene eve götüreceğinden, biraz sıkıntı yaşayacaktır. Keşke kısıtlama uygulamasını, illerin Hıfzıssıhha kurulları yetkilendirilip düzenleseydi. Çünkü il yönetimleri halkla iç içe. Bu organizasyon için Ankara'dan: "10'da çıksınlar, 13'te eve girsinler!" diye alınan karar sıkıntı vericidir. Bu durum bir daha gözden geçirilmelidir ve değerlendirmeye alınmalıdır ki, kurallara saygılı yaşlı hanımların homurdanması ve yakınması azalsın. Özellikle hanımlar, düzenlemenin, hiç olmazsa: Sabah: 09.00/13.00 saatleri arası yapılması hususunu, Sayın Cumhurbaşkanımızdan beklemektedir!

 Aslına bakarsanız bu soğuk ve yağmurlu günlerde, yaşlı kişiyi dışarı çıkaramazsınız, "Hadi git dolaş gel" deseniz, çıkmaz! Dar zaman uygulamasını; Yaz'ın tadını; üzümü çiğneyip suyunu çıkaranlar gibi, kuralı çiğneyenlere uygulamalısınız ki, kural ne demektir genç yaşta öğrensin. Gelecekteki yaşamında lazım olacaktır(!) Çünkü onlar orada, hala maskesiz ve hala umursuzca gezip, sigara içmektedir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI