Ülkemiz yardımseverlerinden oluşan bir kesim, Afrika/Çad ve Bangladeş'te; masum, günahsız ve yüzüne hüzünle bakılan çocuklara sıcak yemek ikramında bulunmayı sürdürmektedir. Bu biçimsel davranış; vicdani, insani ve duygusal bir davranıştır, bunu kendi adıma alkışlıyorum. Çünkü aynı duygu ve düşüncelerle yardımı seven ve imkânlarım nispetinde gerçekleştirmeye çalışan bir yurttaşım. Bu tasarruf için, bazıları: Kendi ülkemizde sıcak çorbaya ihtiyaç duyan çocuklar var, onlara niye bu tür ikramda bulunulmuyor gibi düşünce öne sürebilir!
Yurdumuzda devlet başta olmak üzere pek çok; kurum, kuruluş, özel ve tüzel kişiler, ailelere ayni ve nakdi yardım yaptığından, muhtaçlarımızın aç ve açıkta kalmasına göz yumulmadığı ve buna izin verilmediği bir gerçektir. Sorunun anayasal sorumluluğu, zaten bizatihi devletindir. Fakat yurttaşımız aidiyetin kime ait olduğuna bakmadan, herhangi bir özel durumda, hemen dayanışma koordinasyonu ve organizasyonu oluşturup, oluşumu motive ederek, salt insani ve vicdani düşüncelerle, örnek fedakârlıklara başladığı, her zaman görülür.
Girizgâhı bitirip geçelim ana temaya.
Hüzünlendirici görselden ötürü, yardımsever kuruluşlara şu soruyu sormak istiyorum: Her türlü fedakârlığı yapıp o küçük çocukları giyindirip kuşandırmışsınız, ne güzel. Yanı sıra yedirip içirip karınlarını doyurmanız her türlü takdirin ötesindedir. Ancak çocukların, hala yemeği avuçlayarak yemeleri, insanın aklını donduruyor! Yemeği avuçlayan o küçük eller, acaba ne kadar mikroptan arındırılmıştır? Hijyene yeterince dikkat edilse bile, avuçla yemeyi nasıl göz yumulmaktadır? O çocuklar, kaşık ve çatalla yemek tüketmeyi ne zaman öğrenecekler? Samimiyetinize inanmama karşın, nasıl bir anlayışla, bu yeme şeklini kabul ediyorsunuz?
Malzemeyi biz veriyoruz, "Pişirip yedirilmesi ilgili ülke görevlilerinin bileceği iş diyorsanız" buna rağmen, misyonun eksik uygulandığını düşünüyorum. Hijyen terimini çok iyi bildiğinizden eminim. Eğer o küçük çocuklara çatal ve kaşığı kullanmak öğretilmiyorsa, yardımseverlerin o ülke yetkililerine şartı, çatal ve kaşık kullanılması zorunluluğunu dayatması insani bir yaklaşım olacaktır. Çünkü yemek yemenin ve tuvalet kullanmanın bellettirilmesi, bir insan için, yaşamın birinci sırasındaki olmazsa olmaz kuralının birinci sırasındadır. Ve karın doyurmak kadar önemlidir!
BIRAKIN BU TUHAF DAVRANIŞLARI
İnsanımızın umulmayan, tuhaf davranışları vardır. Anlatmak ve yazmak uzun zaman ve sayfa gerektirdiğinden, sıcağı sıcağına içinde bulunduğumuz seçim aylarından, örnek vermeyi düşündüm! Bilindiği gibi seçim sürecinde, liderler illere gidip, çarşı ve pazara girerek halkla görüşür. O arada, nadiren de olsa, bazı anne baba üşenmeden kucağına aldığı, 2-3 yaşındaki bebekle, liderin dibine kadar sokulur ve "Sayın başkanım: "Kızım" veya "Oğlum" sizi çok seviyor ve illaki görmek istedi" esprisiyle, bebeği (Böyle denileceğini varsayıyorum) parti liderine uzatır. Bu durumda parti lideri ne yapar? ".Ooo! Maşallah maşallah. Aman da aman, kimler gelmiş. Gel bakalım, gel!(Bu arada, lider, bebeğe) ".dedeni mi, görmek istedin, bana hoş geldin mi diyeceksin? Aman, aman, pekte şekermiş!" gibi sözlerle, hem çevresindeki seçmenlere, hem partililere ve hem de, görevlilere; sevimli, babacan veya dedecan görünmek zorunluluğunu elinden geldiğince sergiler. Bebeği, iki/üç dakika okşadıktan sonra, anneye ve babaya teslim eder!
Sevgili yurttaş! Herhangi bir parti liderine, emrivaki davranışla bebeği sevip okşatmayı, kameralar önünde gerçekleştiriyorsun, bu davranış size ne getiriyor bilmiyorum. Ancak size sorum şudur: Liderlerin bunca koşuşturması arasında:(Gelin otomobilinin önünü kesen ve para isteyen çocuklar gibi) neden bebeği illaki o kalabalığın içine getirip, liderin kollarına verip; okşamasını, sevmesini istiyorsunuz? Neden? Normal bir insan bu eyleminize şaşıyor! İnsan içinden: "Acaba o sırada çekilen fotoğraflarını, yıllar sonra bakıp, büyük bir; iş insanı, siyasetçi, devlet adamı veya Cumhurbaşkanı olacağı, bebekliğinden belliydi" demek için mi bunu yapıyorsunuz?
Peki. Bebeğinizi götürdünüz parti lideri de, çarşıda işyerlerini ziyaret ediyor. Sizde o sırada, bebeğinizi illaki lidere okşatıp sevdirmek için, varsayalım tam lidere yaklaşırken, önünüzü göremediğinizden ve heyecanınızdan ayağınız burkulup düştünüz. Ayağınız ve Kafatasınız çatladı ve bu arada bebek hafif yara aldı! Hadi bakalım, şimdi bu hevesin neye yaradığını, Hindi gibi düşünün ve hastanede, Doktor'la hemşireye anlatın.
Yoksa yola çıkmadan önce şöyle bir şeyin hayalini mi kurdunuz? "Parti lideri çocuğumu kucaklasın, liderlik şansı çocuğuma bulaşsın, çocuğumda büyüdüğünde onun gibi baş olsun!" demek için mi risk aldınız? Bırakın bu acayip davranışları... Bebeğinizi kalabalık seçim çalışmalarında, tehlikeye atmayın!
BANADA VER!
Yurttaşın biri şu eleştiriyi getirdi, kendi açısından değerlendirdiği için haklıydı! Diyordu ki: "Parti liderleri, alan mitinglerine katılanlardan ön sırayı kapanlara, çiçek veya hediye atıyor. Arkada kalanlar bu duruma karşıdan bakıyor!" Doğru mu? Bence doğru! Ancak ön sıralarda miting izlemek öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Zira ön saflarda olanlar, sıkı güvenlik kontrolünden geçen, partiye yakın kişiler olabileceği muhakkaktır ve öyle düşünülür! Yoksa her önüne gelen kişinin, oraya girmesi zordur ve dahi sakıncalıdır. O bölgeye güvenlik gerekçesi ile rastgele kimsenin alınmayacağını da, herkes tahmin edebilir ve doğru olanda budur. Dolayısı ile fırlatılan hediye veya çiçeklerde ön taraftaki yurttaşlar tarafından kapışılır.
Bu sade yurttaşın eleştirisi dikkate alınarak, liderlerin konuşma platformuna çıkışlarında ve hatta diğer durumlarda da, hediye veya çiçek fırlatmaktan tamamen vazgeçmesinin, miting veya karşılamaya gelen binlerce kişiyi mutlu edeceğe benziyor. Bizden hatırlatması, tabii konu ile ilgili takdir, yinede liderlere aittir.