TANRI'M BEBEKLERİ ANASIZ ANALARI BEBEKSİZ BIRAKMA

 

   TANRI'M BEBEKLERİ ANASIZ ANALARI BEBEKSİZ BIRAKMA

 

Emperyalizm yayılmacılıktır ve bu basit ilkesizlik herkes tarafından bilinir. Yayılmacılık diyoruz ya, yayılmacılık, bir devletin veya ulusun başka devlet veya ulus üzerindeki kendi çıkarı doğrultusunda, etkide bulunma çalışmasıdır. Etkileyen devlet, etkilenen devletin kaynaklarından "Yararlanma" hakkına sahiptir! Şu ceberruta, ceberrut zihniyetin yaptığına bakın, yararlanma hakkına sahip olurmuş. Bırakın yararlanmayı, her şeyini yiyip bitiriyor ve ülkenin asıl, sahibini karşıdan baktırıyor. Üstüne üstlük, o ülke kaynaklardan yararlanarak mamul hale getirdiği ürünü para ile satıyor.   

Sömürgecilik, kolonicilik, müstemlekecilik ise, bir devletin başka ulusları, devletleri, toplulukları, siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesidir. Aynı kapıya çıkan bu sömürü yönteminin kapısı da diğer yöntemin kapısına benzer, farkı yayılmacının ülkeye girişteki kapı türüdür. (Kapı türlerinden birini Deve'nin gireceği kapı, diğerini Eşeğin gireceği kapı olarak hayal edebilirsiniz) Ne tarafından bakılırsa bakılsın, sonucu yayılmacılıktır.

Emperyalizmi ve sömürgeciliği tanımlamaya çalıştıktan sonra, gelelim günümüzdeki Dünya'nın önemli sorununa. İsrail'in, Filistin'deki insan katline. Onbinlerce; bebek, çocuk, yetişkin demeden öldürülmesi, yerleşim yerlerinin 6-7şiddetindeki depremin yıkma gücüne eş değer bombardıman ve hava saldırıları ile moloz yığınlarına dönüştürülmesi, büyük bir savaşın ağır adımlarla yaklaşmakta olduğunu hissettirmektedir. Durumdan çıkarılacak sonuç: Emperyalist ülke ve ülkelerin Ortadoğu'yu zapturapt altına almak istemesi girişimi diye düşünüyor ve böyle değerlendiriyorum.

Ancak bir devlet nasıl oluyor da böylesine ölümcül, böylesine yıkımlara mal olabilen ateş gücü ile bir Cehennem yaratabiliyor diye merak edildiğinde, şöyle yanıtlamak mümkün sanırım: -Arkasındaki malum emperyalist güç- O malum güç: alkışlıyor  ve saldırgan güç herkesin gözünün içine bakarak vuruyor. Yetmiyor bir daha vuruyor. Vaat edilmiş toprakları sınırları içine katıncaya kadar bu vuruşun muhtelif zamanlarda süreceğini düşünüyorum. Çünkü hiç hiçbir ülke onu ürkütemiyor, korkutamıyor.

Ancak Çin ve Rusya destekli İran, savaşmaya hazır tek ülke. Başkentinde bir suikast sonucu öldürülen örgüt liderinin katlini, dönüp sus pus yerine oturacağını düşünmüyorum. Hatta diğer ülkelerin İran'ın göstereceği tepkiyi destekleyeceklerini, tahmin ediyorum. Ancak öte taraftan, kapalı kapılar ardında, ABD'nin İran'la görüşmeler yapılabileceğini, daha büyük bir çatışmanın, hatta 3ncü Dünya savaşına neden olabilecek bir çatışmanın önüne geçilmek isteneceğinin gayretini göstereceğini düşünüyorum ve bunun olabilirliğini en önde sayıyorum. 

Bu arada Emperyalist ülke savaş gemileri hemen Akdeniz'e konuşlandı. Eee, şimdi ne olacak? Yani diğer ülkelerde, Deniz güçlerini buraya yığarsa ülkeler birbiri ile savaşacak mı?  Hayır! Böyle bir çatışma gerçekleşmemelidir diye ihtimali öne alıyorum. Emperyalist gücün kapalı kapılar ardında, İran'la diplomatik temaslar başlatacağını ve hatta başlattığını düşünüyorum. Yoğun temasların yapılacağını, bir takım tavizlerin verileceğini, hatta saldırgan ülke güçlerinin geri çekileceği, ihtimalinin en önde olduğunu varsayıyorum. Bakalım, bekleyip göreceğiz. Diler ve isterim barış galip gelir.

2nci Dünya savaşı 1939 yılında başlamış 1945 yılında bitmiştir. Bendeniz, şu savaş bitmeden, hiç olmazsa sonunu bari göreyim diye herhalde, 1943 yılında doğmuşum. "Tanrı'm, hadi ben acele ettim, Dünya'nın ne menem bir yer olduğunu bilmeden, dilekte bulunmuşum. Ama sende hemen isteği dikkate almış, -Hadi bakalım, gel Dünya'yı gör.- demişsin. Ama bu arada anamı geri çağırmış, kırk günlükken beni anasız bırakmışsın. Hikmetinden sual olunmaz, böyle öğrendik, böyle inanıyoruz.  Amma velakin anasız büyümek pek zor be Tanrı'm. Bu durumu zaman zaman yazıyorum, birkaç gün sonra 82 yaşıma gireceğim ama anne sıcaklığını yaşayamamanın eksikliği her an ve hâlâ hissettiğim için yazıyorum. Tartışılmayan ilâhi gücünüze şöyle yakarıyorum: "Tanrı'm, hiçbir bebeğin anasını kâh savaşlarda kâh diğer nedenlerle ölmesine izin verme. Bebek babasını yitirse de, anası bebeğin saçının bir teline zarar vermeden büyütebiliyor. Ama ana olmadan Dünyanın tadını alamıyorsunuz, ne mutlu ana kucağında büyüyenlere.

Yüce Tanrı'm, bebekleri anasız, annelerini bebeksiz bırakma. Filistin bebekleri çok acı çekerek Dünya'yı terk ettiler. Oysa Dünya'dan bihaber yavrular, anasının sıcak kucağında büyümeliydi, ölmemeliydi, ne anası ne kendi."

YAZARIN DİĞER YAZILARI