TIPKI SİZİN GİBİ
Bir çocuk ki, daha 17 yaşında. Bu zavallı çocuk; tarihin kararlaştırdığı Türkiye Cumhuriyeti kurucusu, cesur komutan, uluslar arası nicelik ve nitelikte zeki bir devlet adamı, Fransızca konuşup yazabilen bir diplomat, bir iktisatçı ve bir ziraatçı olan aziz Atatürk'ün manevi şahsına karşı yaptığı: (Atatürk'ün fotoğrafını cinsel organına sürme eylemi) nedeniyle, tutuklanmıştır. Aynı çocuk bu kadar rezil, bu kadar basit ve bu kadar utanç verici eylemi, birde fütursuzca sosyal medyada yayımlama cüretini göstererek, yanlış üstüne yanlış yapmıştır. Şu cehalete bakınız! Bu cehalet değil, cehaletin karesidir. Ah şu kömür karası cehalet. (TDK göre cehaletin sözlük anlamı: Bilmemek, bilgi ve görgüden yoksunluktur.) Bir genç insanı, olabildiğince hatta yıllarca utanacağı, affedilmeyecek bir yanlış yaptırmıştır! Bunu yapmadan önce sanmıştır ki, herkes kendisini alkışlayacak, bravo diyecek ve hayran olacak, yazık(!) Şimdi bu çocuğun önüne, önemli birkaç yerli yabancı yazarın, Atatürk'le ilgili kitabını koyup, bunları okumasını mecbur kılmalıdır. Kitapları okuyunca Atatürk kimmiş, nasıl bir insanmış, neleri başardığını bilmesi ile birlikte, yaptığı hatanın ne denli utanç verici olduğunu, anlasın. Ama burada takdir kullanmak tabiî ki, yüce yargınındır.
BU VE BENZERİ ÇOCUKLARA ATATÜRK NASIL TANITILIYOR
Öte taraftan, zihinlerinde küçük bir mum ışığına benzer ışığa bile rastlanmayan, bu çocuk ve buna mümasil diğer çocuklarımız, şu gerçeği keşke hafızalarına kaydedebilselerdi. Atatürk, benzeri eylemler ve söylemlerle daha da yücelir ki, yapılan eylem için, boşuna kürek çekmek demek, yeridir. Bu tür olaylarda Atatürk, yasalarla korunmaktadır! Öte taraftan: Eğitimli anne/baba çocuğuna, Atatürk sevgisini, daha çocukluğunda aklına ve kalbine yerleştirmekte, Atatürk'ü beynine kazımaktadır. Böylece; sevgisi, saygısı ve hayranlığı, her yıl yaşı ile birlikte büyüyüp, duygularıyla yoğrulmakta ve bu sıkı bir biçimde, hatta tahmin edilemeyecek güçlü bir kenetlenme ile yüreğinde düğümlenmektedir.
ATATÜRK'E HAKARET NEREDEN KAYNAKLANMAKTADIR
Atatürk'ü sevmemek, saygı göstermemek ve başarılarını takdir etmemek, aklı başında bir yurttaşın yapacağı yanlış değildir. Saygısızca, manevi şahsına yapılan hakaretamiz yanlış, cehaletin bağnazlığından kaynaklanmaktadır. (Bağnaz: Herhangi bir inanca ve bir düşünceye, aşırı ölçüde bağlanıp, ondan başkasını düşünemeyen, ondan başka bir öğretiye ve hatta her inanışa karşı olan kişidir.)
BAĞNAZLIĞIN KAPISINI ARALAYABİLSEK
İşte bu bağnazlık sonucu, Atatürk fikirlerine olan bağlılık daha da güçlenmekte ve işleyiş her zaman bu minvalde sürgit olmaktadır. Böyle bir hassasiyeti; anlamamak, görememek ciddi bir sorundur. Bir an lütfen beraber düşünelim. Bağnazlığın kapısını; bir kez aralayabilsek ve araladığımız kapıyı açık tutabilsek, kapı aralığından bir kez; sevgi, saygı ve anlayışı aramıza alabilsek ve bu olgunlaşmayı becerip bir bütün olabilsek, görkemli ülke başarısını birlikte paylaşırız, diye düşünüyorum. Hatta bu tarzı, hiç olmazsa bir kez denesek, ulusumuz, tahminlerin üzerinde mutlu olur, huzur bulur, ferahlar, mükemmelleşir, sevinçlerini daha heyecanlı paylaşır ve bu sevgi fotoğrafı her noktada rastlanır.
ATATÜRK'DEN NEDEN UZAK DURUYORSUNUZ
Bir kısım yurttaşın, Atatürk'ün değerini anlayamaması ve sevgisini hâlâ benimseyememesi şaşırtıcıdır. Atatürk, kendisinden nefret eden 17 yaşındaki bu çocuğa, ne gibi zarar vermiştir, acaba? Bu soruyu kendinize hiç sordunuz mu? Büstü kırılan, anıtlarına zarar verilen ve manevi şahsına olmadık hakaretler yağdırılıp sövülen Atatürk'ün, kime ne zararı dokunmuştur? Şu yapılan haksızlığa bakınız! Allahaşkına! Atatürk bu vatana ve vatandaşlara ne gibi unutulmaz acı yaşatmıştır da, durmadan manevi şahsına hakaret ediliyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusuna, yapılan insafsız davranış çok üzücüdür! Her ulusun bir kurtarıcısı ve o kurtarıcıların ülkelerinde heykelleri büstleri vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu da, Atatürk ile mahiyetindeki; Cennetmekân silah arkadaşları, kahraman ordumuz ve nihayet yüce halkımızdır. Ama Dünya liderleri içinde, manevi şahsına hakaret edilen, küfredilen, aşağılanmaya en çok maruz bırakılan lider, Atatürk'tür. Şu tenakuza, bakınız!
ONU SAYGI İLE ANINIZ, ÇÜNKÜ ATATÜRK DÜŞMAN DEĞİLDİR
Bu çocuğun bu hale gelmesine şaşırmamak mümkün değil. Nasıl oluyor da, yaşamının her anını; vatan, millet ve devlet için tüketen, maalesef -57 yaşında- vefat eden aziz kahramanı; yabancı, siyasi ve askeri merciler dahi saygı ile anarken, bazılarımız, ona hakaret ediyor, şu çocuğa yaptırılana bakın! İnsan merak ediyor, bu ve benzeri hakaretler niye yapılıyor? Bunun sebebi nedir? Bu nasıl bitmeyen bir kindir, diye aklı başında insan düşünüyor! Kan davası olanlar bile, belli bir zaman sonra, bir araya gelip barışıyor, ama Atatürk'e kinlenenler "Yeter artık, bitsin bu kin!" demiyor. Oysa bu hakareti yapanlar sadece günaha giriyor ve sonuç olarak yapılanlardan hiçbir şey elde edilmiyor. Ama dikkat ediniz, bir şey vuku buluyor, o da aziz kahramanın; milletin gözünde daha çok yücelmesi, sevilmesi ve saygı ile anılması gerçekleşiyor.
NETİCE-İ KELAM: YARADILANI SEVERİM YARADANDAN ÖTÜRÜ!
Sizde sevin, saygı duymayı deneyin, çünkü inanın hiç kaybınız olmayacak ve hatta alkışlanacaksınız. Bu vatanın kurucusunu aşağılayıp, hakaret edip sövünce, hiçbir şey elde edemiyorsunuz! Oysa Yunus Emre bakın ne diyor: "YARADILANI SEVERİM YARADAN'DAN ÖTÜRÜ!" Yunus Emre bunu derken; sana, bana ve tüm insan varlığına; Yaradan'ın, yarattığı her şeye hoşgörü ile yaklaşmamız gerektiğini hatırlatıyor. Yaradan'ın yaratmaya değer kıldığı hiçbir şeyi, bizlerin; hakir görme, hakaret etme, sövme ve yargılama hakkı yoktur! Yaradan, yaratmaya değer kıldıysa, o bir değerdir. Tıpkı sizin gibi.