Geçtiğimiz hafta çay içmek için, çardaklı bir yere gittim. Hava ılıktı ancak bulutluydu, yağmıyordu ama neredeyse eli kulağındaydı, geliyorum diye, damlalar birer ikişer gönderiliyordu. Dolayısı ile kapalı mekâna girdim. Salon kalabalık olmamakla birlikte epey müşteri vardı. Müşterilerin çoğunluğu genç insanlardan oluşuyordu. Ama kendimi onca genç insan arasında, yalnız hissetmeme neden yoktu, zira benim yaşımda birkaç kişi bir köşeye çekilmiş sohbet ediyordu. Bende bir kenara oturdum ve bir çay istedim.
YİRMİ KÜSUR YIL ÖNCE OLSAYDI
Salona yirmi küsur yıl önce girilseydi, sigara dumanından göz gözü görmezdi. Nefes almak, oksijen solumak için bir süre sonra mutlaka dışarı çıkmanız gerekirdi. Neydi o yıllar öyle, aman Allah'ım? Otobüste sigara, iş yerinde sigara, lokantada sigara, çikolata kokulu pastanede ve hatta bırakın diğerlerini, resmi makamlarda bile sigara dumanından geçilmezdi. Sayın Cumhurbaşkanının verdiği; en önemli, en isabetli, en beğenili kararı, sanırım kapalı alan ve araçlarda sigara içiminin yasaklanmasıydı.
TUHAF HALLERİMİZE RASTLANMASA NAZAR DEĞER
Ama ne tuhaftır ki, bu kez o gepegenç kızlarımızın, ellerindeki sigaraları; sokak, cadde, çarşı ve pazarda fütursuzca soğurmalarını; nezaketsiz, isabetsiz ve ayıplı bir davranış biçimi olarak değerlendirmek, mümkün. Daha doğrusu genç kızlara ve erkeklere bu halde görünmek yakışmıyor! Çünkü aklı başında insan, sigaradan kaçınıyor.
GEÇMİŞTE KALMIŞTI DİYE DÜŞÜNÜYORDUK AMA
Toplumumuzun sokakta sigara içme alışkanlığı geçmişte kaldı, diye düşünüyorduk. Çünkü sokakta sigara içenler genellikle eski yıllardaki yaşlı yurttaşlardı. Onlar ki, hem sigara izmaritini yere atıp çiğnerler, hem boğazlarından çıkardıkları ifrazatı; sokağa veya caddeye tükürmekte beis görmez ve bunu ayıplı davranış saymazdı. Yanı sıra, yürürken birden durur, yere doğru sümkürür, uygunsuz görüntü o yıllarda maalesef doğal davranışlardan biri sayılırdı. Çünkü toplum olarak hiç kimse bu yanlışı eleştirmez, toplumdan tepki almazdı.
TEMİZLİK DENİLDİMİ
Uzun yıllar önce toplumumuzun temizlik anlayışı, sadece ev içi ve hayatın temizliği olarak değerlendirilirdi.(Hayat= Yerel ağızda Konutun bahçesidir. Sözcük bu tanım için eskimiştir, şimdi kullanılmamaktadır.) Değerlendirilirdi derken, ev içi süpürülürken odadaki toz, havalarda uçuşurdu. Gerçi oda/odalar, kimse yokken süpürülürdü, ama süpüren toz içinde kalırdı.
O ZAMANLAR ADI BİLE DUYULMAMIŞTI
Çünkü günümüz temizliğinde yararlanılan, teknolojik imkân yoktu, elektrikli süpürge duyulmamıştı, duyulsa bile ne menem bir şey olduğunun hayali bile kurulamaz, tarif edilemezdi. Zira böyle bir şeyin ne ismi duyulmuştu ne cismi görülmüştü! Çevre temizliğinin sözü edilmezdi, kavram henüz düşünülüp ortaya atılmamıştı, herkes evinin önünü temizlese de, ifrazatı yere tükürmek, burun salgısını dışarı atmak, olağan davranışlardan biriydi. Ancak, bu tür davranışlar genellikle yaşlı yurttaşlarımızın; dikkat etmediği, önemsemediği ve umursamadığı yöntemlerdi. Zira babasından, dedesinden öyle görmüştü ve öyle uyguluyordu. Mendil'in tanımı: "Yağlık" diye yapılır ve ter silmek için kullanılırdı.
GENÇ KIZLAR VE ERKEKLER, ÜLKENİN UMUDU!
Genç yurttaş! Siz bu ülkenin geleceğini planlayıp, projelendirecek vatandaşlarısınız. Çay bahçelerinde, cafede, (Muhtemelen, ailenizle birlikte oturmadığınız için evde, üniversite bitmemişse kampüste sigara içiyorsunuz.) Sormak istiyorum: Emperyalistlere Milyar Dolarlar kazandırıyorsunuz. Bugüne kadar kazandırdıklarınızla Dünya'ya hükmeden ülke niteliği ve niceliği kazandılar, kazanmaya ve büyümeye devam edecekler! Bunu halen yeterli bulmuyor musunuz? Bence, Cumhurbaşkanlığı; mücbir sebep nedeniyle sokakta, tarlada ve ormanda sigara içmeyi yasaklamalıdır, diye düşünüyorum.
İHTİMAL BİRAZ ZOR GİBİ GÖRÜNÜYOR, AMA NEDENİ ÖNEMLİ!
Gerçi buna pek ihtimal vermiyorum, zira devlet sigara gelirlerinden yüklü miktarda vergi alıyor! Ama geleceğin anne ve babası olacaksınız. Çok eminim ve öyle inanıyorum ki, çocuklarınıza sigara içmemesini, öğütleyeceksiniz, zararlarını anlatacaksınız, kötü diğer alışkanlıklardan korumaya çalışacaksınız! Sigara size, genç olmanız nedeniyle keyif veriyor. 40 ve daha ileri yaşlara gelindiğinde, dişleriniz sararmaya, diş etleri çekilmeye, yüzünüz kırışmaya, sesiniz kalınlaşmaya başlayacak. Ve işte o zaman, hastaneye ve Diş doktoruna taşınmaya, verilen ilaçları kullanmaya başlayacaksınız!
BU BEY KİM ACABA
Kapalı Mekânda otururken, 50'lili yaşlarda bir yurttaş girdi içeri, bir süre sağa sola baktı ve daha sonra gelip, (İzin isteyerek) yanıma oturdu. Selam verdi bende mukabelede bulundum. Bir süre sonra, kendisine ve kendime çay sipariş ettim. Uzun zaman oturup; dağdan taştan, dereden, tepeden, oradan buradan sohbet ettik, kendisi donanımlı bir beyefendiye benziyordu.
YABANCI KOLEJE Mİ GİTSİNLER
Bir ara: "Size bir şey soracağım" dedi: "Ne gibi bir şey, efendim?" diye yanıtladım. "Konuyla ilgili fikrinizi öğrenmek istiyorum" deyince: "Tabii, buyurun sorun" diye yanıtladım. "Peki o zaman:" dedi ve: "Sizce de İmam Hatip Liseleri gerekli ve bir o kadarda iyi, okullar değil mi?" Diye sordu: "Beyefendi bunu niye sordunuz bilmiyorum, ama konu hakkında yeterli bilgiye sahip değilim. Bilemem." Diye cevapladım. Tekrar: "Yani düşüncenizi soruyorum" dedi. Ancak cevabım, yine: "Belirttiğim gibi! yeterli bilgiye sahip değilim." Oldu. İlk kez tanıştığımız kişi konuşmasını sürdürdü: "Düşünün, bu ülkede bir tane bile özel İmam Hatip Lisesi yok! Tabii, zengin müminlerimizi düşünen yok ki, olsun! O zaman, o zenginlerimizin minicik yavruları, Amerikan, Fransız, Alman kolejlerine mi gitsin?" dedikten sonra: "Siz ne düşünüyorsunuz?" diye, yine sordu. Şahıs ısrarla benden bir cevap almak istiyor gibiydi. Kendisine dedim ki: "Beyefendi bakın! Sorduğunuz konular hakkındaki tatmin edici yeterli bilgiyi, eğitim uzmanları ve yetkililer verebilir." Diye yanıtlayıp: "Bir arkadaşımla buluşacaktık, kusura bakmayın ayrılmak zorundayım, izninizle!" deyip kalktım.