YEMEK VE SU VERELİM (KIYMA OLMASI ŞART DEĞİL)
YEMEK VE SU VERELİM (KIYMA OLMASI ŞART DEĞİL)
4 Ekim 2020 Dünya hayvanları koruma günüydü. Benim, köpek sevgisi ile korkusu, yan yana namütenahi gelişmiştir. Çünkü ilkokul üçüncü sınıfta(1952) ilk kez, sonraki yıllarda yedi kez ve 2008 yılında 9ncu defa köpek tarafından ısırılmak, bu korkunun oluşmasındaki tek nedendir. Köpek, beni neden ısırır bilmiyorum. Kızdırmam, taş atıp kovalamam, rahatını bozmam ama ani saldırıya uğrarım.
Korkunun ötesinde birde çok gelişmiş köpek sevgim vardır. Öyle ki, bu sevgimin tam karşılığını bulmak ve tatmin için, doğalı henüz bir ay olmuş, gerçek Alman Kurt köpeğini 125 TL ödeyerek, İstanbul/Gülhane parkından alıp, küçük bir kutu içinde ve kucağımda, biberonla süt içirerek alıp geldim. Besledim, büyüttüm.
Aradan yedi/sekiz ay geçince, öyle büyüdü ki, Örneğin: Bir kg. kıymayı 5/10 saniyede yiyip bitiriyordu.(Kıymayı ailemden, gizli olarak yediriyordum. Eğer görseler kıyamet kopar, köpeğe kıymadan başka yedirecek bir şey bulamadın mı?) Diye öfkelenirlerdi. Aradan zaman geçtikçe(Kıyma yemeye fena alıştı) baktım ki, bu işin hakkından gelinmeyecek, düşünmeye başladım. Sonunda hastane Baştabibi Dr. Ziya Özel bey'e hediye ettim. Orada öyle iyi beslendi ki, gelişip daha da büyümesi, fevkalâde sıfatı ile tanımlanıyordu. Bu bakımdan ailece müsterihtik. Ama gittiği gün, akşam evimizde matem vardı. Olağanüstü duygulanıp hüzünlendik.
Daha sonra iki Fino türü köpek büyüttüm, ev buna müsaitti bahçeliydi. Ama ne yazık ki, her ikisi de, ayrı zamanda aynı kaderi paylaştı ve otomobil altından ezilerek öldü. Onların ölümü de ailemizi çok etkiledi. Sanki aileden birileri ölmüştü, onlar içinde olağanüstü duygulandık. Çünkü kediler, köpekler ailenin bireyi gibi yaşıyor, sadece konuşmuyorlardı. Ancak biz onların isteğini biliyor, onlarda bizi anlıyordu. Yıllar geçti 50 yıl oldu, artık bir daha köpek sahibi olmayı düşünmedim.
Halen oturduğumuz sokakta Fino türü bir köpek var, çok şirin, çok sevimli. Aynı sokakta sahibi de oturur. Ama pek çok kişi, onunla ilgilenir, karnını doyurur, suyunu içirir. Bu arada, peşimden gelmeyi ve benimle gezmeyi çok sever. Ama otomobil çarpacak diye ödüm kopar. Geçitlerde "Dur, bekle" Dediğimde, yüzüme bakar, sanki: "Biliyoruz herhalde!" der gibi, bekler.
Sabahları erkenden ona görünmeden çarşıya çıkıyorum. Ancak yarım saat sonra arkadan, baldırımı burnuyla dürter ve: "Ben geldim arkandayım" der, sanki. Başımı çevirip baktığımda: "Ne o kızdın mı? Yüzün bir tuhaf, sanki gelişimden mutlu olmadın gibi?" Diye bir soru soruyormuşçasına, kulaklarını diker, gözü gözümün içindedir. Ne zaman gelmiş, beni o noktada nasıl bulmuş, burnuyla haber vermeyi nasıl bilmiştir, hayret ederim. Beni şaşkına çevirir.
Korkuyorum, bazen ara sokaklarda bir araç veya motosiklet hızlıca geçiyor. Birinin onu çarpıp öldürmesi beni çok üzer. Bir de, küçük bir çocuk görünce onunla oynamak, istiyor. Bazı çocuklar korkup annesine sığınıyor. Geçen hafta içinde 5-6 yaşlarında, annesiyle yürüyen bir çocuk köpeği çağırdı, onun da arayıp bulamadığı fırsattı ve kaçırmadı. Çağrıyı kabul ettiğini bildirircesine, dost havlayışı ile ona koştu. Anne hemen: "Beyefendi, köpeğinize sahip çıkın. Saldırgan köpeği, dışarı tasmasız ve tutmaçsız çıkarıyorsunuz!" Uyarısında bulundu, bende: "Sakin olun korkmayın. Köpek benim değil, sokağımızın köpeği. Çocukları çok seviyor sadece oynamak istiyor merak etmeyin!" Deyince, kadın, daha da öfkelendi ve: "Amca! Köpek sizin değilse neden yanınızdan ayrılmıyor? Diye sordu: "Haklısınız. Ama buna rağmen benim değil, sokağımızın köpeği!" Deyince, alay ettiğimi sandı: "Allahallah bunu nasıl söylüyorsunuz? Size yakıştıramadım. Yaşlı olmasaydınız size başka bir şey söylerdim. Köpek basbayağı sizin" Dedi ve böylece sahibiymişim gibi hükmi karakuşiden karar verip altına imza attı.(İyi ki, yaşlıyım, yaşlı olmanın faydasını böylece görmüş oldum!) Yoksa 30'lu yaşlardaki genç hanımefendi, terbiye sınırlarını aşıp başka bir şey söyleyecekmiş. Bereket versin insaf etti, "Hanımefendi!" Dedim, "Hayat size esaslı dersler verecek! Ama biraz daha, beklemeniz gerekiyor!" Deyip, yürüdüm. Arkamdan: "Size de verecek" Diye laf atıyordu.
İşte! Bazen geliyorum demiyor, karşınıza rap diye çıkıyor. "Hanımefendi, köpek benim değil" diyorum, söyleneni anlamıyor. Ama "Yaşlı olmasaydınız, size daha başka şey söylerdim" diyor. İçimden: "Tanrı eşinin yardımcısı olsun(!)" Deyip yutkunuyorum. Hazmı birkaç gün sürer, varsın sürsün. Ama gene de, mutlu olmamın nedeni var, o da, nezaketli bir hanım olması(!)
Hayvanları sevelim. Yemek yedirelim. Kıyma şart değil(!) Su içirelim. Çünkü onlar Dünya'da yapayalnız, bizden başka kimseleri yok.
YAZARIN DİĞER YAZILARI